Kayıtlar

hayat etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

İlişki Bitiren Pasta ve Yeni Yaşım

Resim
Geçen sene bu yaşıma Mavişehir'de yeni açılan şık bir mekanda girmiştim. Oradaki evimize yürüme mesafesindeydi ve o gün erkek arkadaşımın canlı müzik programı vardı. Küçük bir grup olarak bizim evin balkonunda içip, canlı müzik için oraya geçecektik.  Mekan sabahtan pastayı kabul etmediği ve işlerinden dolayı eve uğrayamayacağı için akşam gelirken kendi doğum günü pastamı mekana getirmemi rica etti erkek arkadaşım. Hem iş yoğunluğu, hem doğum günü tebriklerinden dolayı itiraz edecek halim yoktu, tamam dedim ama kendi pastamı mekana getirmek hiç istemiyordum doğrusu.. Pastayı unuttum nitekim, mekandayken hatırladım, arkadaşlarım gidip almayı teklif ettiler, istemedim. Mekan yeni açılmıştı ve bizimle beraber toplam 4 masa vardı. Orkestra önce benim için doğum günü şarkısı söyledi, sonra gördük ki 4 masanın 4'ü de doğum günü masasıymış. Kalabalık, neşeli ve benim dışımda hepsinin pastası var. Orkestradakiler "oğlum ne şanssız adamsın" diye dalga geçiyorlar onunla. Zaten

Serbest çalışmanın artıları, eksileri

22 Haziran 2019 itibariyle İzmir'e taşınalı, ofise gitmeden çalışıp kendimi finanse edebildiğim bir hayat düzeni kuralı tam 4 sene olmuş olcak. Açıkçası bu kadar uzun zaman geçtiğini daha yeni farkettim. Farkedince yazmak istedim zira bu yaşam tarzının iyi/ kötü yönlerini görmek için 4 yıl iyi bir süre. En çok sabah ritüellerimi seviyorum. Sabahları erken kalksam da, istersem daha geç kalkabilme özgürlüğü beni çok mutlu ediyor. Neredeyse her sabaha "her şey güzel olacak" umuduyla uyanıyorum. Kişisel tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki, bu his bir anda yok olabilir. Bir şeyin tetiklemiş olması muhtemel  ya da ufak tefek şeylerin birikimi olabilir ama illa büyük bir travma aramaya gerek yok, bir sabah kalkarsanız ve o his gitmiştir. Bu karamsarlık bazen hafif geçer, bazen çok ağır geçer ama yine kişisel tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki, gittiği gibi mutlaka geri de geliyor. Sadece sabırlı olmak ve vazgeçmemek gerek. Bu umudun ve yaşama bağlılığın bir

Mutluluk

Resim
Sahip olunca mutlu olacağımıza inandığımız birçok şeye sahip değilim şu an. Az paralar kazanıyorum, az tüketiyorum, pahalı kıyafetler, ayakkabılar, çantalar alamıyorum, çok fazla seyahat edemiyorum, evli değilim, çocuğum yok, iyi bir işim, toplumda saygınlık kazanabileceğim herhangi bir statüm yok. Aslında olayı başa sarmak gerekirse; ben İstanbul'da şu an kazandığım paraların yaklaşık 3-4 katını kazanıyordum, Ortaköy'de kendi başıma yaşadığım bir evim, taksiyle 5 dakika, yürüyerek 25 dakika mesafede bir işim vardı. Ortalama 2 ayda 1 yurt dışına çıkıyordum. Zevkli ve pahalı mekanlarda çok rahat paralar harcayabiliyordum. Sonra bunları bırakıp, mobil olarak çalışabileceğim alternatif bir hayat yaratmak için İzmir'e yerleştim. Şimdi "ben bir bok yedim, güzellemesini yapayım da insanlar pişman olmuş demesin" diye yazmıyorum bunları. Evet İzmir'e dair hayal kırıklıklarım oldu; mesela maaşlar tahmin edemediğim kadar düşük. Burada pahalı, zevkl

Merhaba Bahar!

Resim
Ne iş yaptığı, nasıl biri olduğu hatta neleri başardığından bağımsız olarak her insanın sevilmeyi ve mutlu olmayı hak ettiğine inanıyorum ben. Hak etmek her zaman elde etmeyi garantilemiyor tabii, bu sebeple emek de harcamak gerekiyor sevilmek ve mutlu olmak için. Bebekliğimizden beri hayatta her yaptığımız şeye geri bildirim alıyoruz. Yaptıklarımız onay görürse doğru olduğunu hissediyoruz, tepki görürse de yanlış olduğunu. Bir süre sonra farkındalığımız artıyor ve tüm motivasyonumuz sevilmek, onay görmekten ibaret olmuyor. Mutluluğumuz da işin içine giriyor. İşte en zor mücadele; sevilmek, onay almak ve mutlu olmak arasında denge kurabilmekte. Bu da ancak kişisel olarak gelişebilmekle mümkün. Günümüzde kişisel gelişim; para kazandıracak nitelikler geliştirmek olarak satılsa da daha çok, hayatımızı nasıl yaşamak istediğimiz üzerine farkındalık geliştirmek ve bunu eyleme dökmek olarak tanımlıyorum ben. Bu girizgahtan sonra yine kendime bağlayacağım konuyu tabii ok

2015.

Resim
Bazı insanlar istikrar sever. Bir sonraki adımı bilmek isterler, belirsizliğe ya da yeniliğe tahammülleri yoktur. Bir şeyi devamlı yapmak eninde sonunda başarıyı getirir dolayısıyla başarılıdır bu insanlar. Tatminkar bir hayatları vardır, daha dengelidir ruh halleri. Başka hayatların varlığından mahrum kalırlar, vizyonları kısıtlıdır ama tatmin ve mutluluk çok daha kolaydır onlar için. Bazıları vardır, monotonluktan ölesiye korkarlar. Sürekli aynı şeyleri yapmak sıkıcı gelir onlara, sıkılırlarsa hayatlarını bir anda değiştirme ihtimalleri hep vardır. Yerinde saymaya başlayınca başka bir hayatı kaçırma korkusu sarar benliklerini, kaygıları artar. Bir doz değişim ya da heyecan verdin mi düzelirler ama o heyecanı bulamadılar mı kolaylıkla dibe girebilirler. Ben ikinci gruptanım. Bu yılın başında kaygılarım epey artmıştı. İstediğim hayatı yaşayamadığımı düşünüyordum ve mevcut şartlarda kendime bir çıkış yolu bulamıyordum. Oturup düşündüm. 5 yıllık iş deneyimim vardı, üstüne ban

Dady issues.

Çok uzun yıllar babamla ilişkimi, babamın öldüğünü herkesten gizledim. Yani gizlemedim de sorulmadıkça asla konusunu bile etmedim. İnsanların yüzündeki o acıma duygusunu görmemek için. Son bir iki yıldır ise anlatmak istiyorum, dağlara taşlara yazasım geliyor zehrini içimden akıtmak için. Benim babam vaktiyle köy öğretmenliği yapmış bir insan. Bundan 50 yıl önce, Erzurum gibi bir yerde köy öğretmenliği epey saygın bir meslek. Babamı kimden dinlediysem ne kadar zeki, komik ve harika bir adam olduğundan bahseder. 80'li yıllarda MHP'de üst düzey bir yetkili. Erzurum'dan solcu mu çıkar zaten? Çıkmış ama. Onun kardeşi. Kardeşi solcu, kendisi sağcı. Babam kuvvetle muhtemel birçok ölüm olayına karışmış hatta kendisi adam bile öldürmüş olabilir o dönemde. Bir gün ölüm listesinde kardeşinin adını görünce onu uyarıp kendisi de kaçıyor partiden. Çok ünlü bir tetikçi peşine düşüyor babamın. Sonra askeri darbe oluyor, babam bir ton işkence görüyor. Falan filan. Bu olaylar bittikten

İzmir günlükleri: Gece dellenmeleri

İzmir'e taşındığımdan beri pelte gibi olmuştum okur. 2 aydır hiç sinirlendiğimi, şikayet ettiğimi hatırlamıyordum ta ki bugüne kadar. İlk kez sinirlendim bugün. Beni sinirlendiren kişiye asla neden sinirlendiğimi söylemeyecek olsam da buraya yazabilir hatta kendisini bilumum sosyal medya hesaplarımdan silebilirim. Biliyorum bu pasif agresif bir davranış ama bıktım vallahi aktif agresif olmaktan. O çok bilmiş bir halta yaramayan yaşam koçlarının, terapistlerin ne dediğine bakmayın: birine neden incindiğinizi ya da kızdığınızı söylemenin karşı tarafın seni "umursamadığını" defalarca yüzüne çarpmasından başka bir halta yaradığı yok.  Herkes yine kafasına göre yaşamaya devam ediyor. İlişkiler "görmezden gelebildiğin" sürece sürer, konuşarak bir bok çözülmez. Konuşmayla hiçbir zaman muvaffak olamamış bir insanın deneyimleri bunlar, hem de bedava. Kendisini sosyal medya hesaplarımdan silmedim. Onun yerine ben birkaç hesabımı kapattım. Çok fazla insanla muhatap de

Dostluk

Resim
Galiba şu hayatta beni ikili ilişkiler kadar yoran bir şey yok. Dost sahibi olmamız gerektiğine dair devamlı bir baskı var üzerimizde. Ben de bu fikri öyle içselleştirmiştim ki, her şeyden önce insan ilişkilerini önemser olmuşum... kendimden bile önce. Bu konuda kimsenin baskısı olmadı sağolsun, bunu ben kendime, sırf yalnız kalmama içgüdüsüyle yaptığımı şimdi farkediyorum. FOTO Hayatımın her döneminde, ortak bir ilgi alanı vesilesiyle güzel frekans yakaladığım ve uzun yıllar görüştüğüm insanlarla kesişti yolum. Bir süre sonra bazılarıyla bu ortak ilgi kaybolmaya başladı, yerine başka bir şey de koyamadık bu sebeple arkadaşlığımız sıkıcı bir hale geldi. Ortak bir ilgi alanınız olmadığında ortak konular hep kişisel hayatlarınız olur, o kişinin ne yaptığını bilirsiniz, o sizin hayatınızı bilir, hep aynı şeylerden konuşurken bulursunuz kendinizi. Hayat yeterince monotonken ilişkilerinizin de monoton olması epey depresif yapar sizi. Bu durum kişilerin sıkıcı olduğu ya da artık

5 dakikada değişir bütün işler!

Resim
Off ne şuursuz bir haftaydı. İşteki en kötü haftamdı sanırım. Aylar öncesinden beklediğim ve bu ay almam planlanan zam resmen yalan oldu. Zammı 2 aydır öyle büyük bir hevesle bekliyordum ki, bu durumu hazmedip kabullemem biraz zaman aldı. Aralık 2009 dan beri çalıştığım Madam Brownie ile ilişkilerimi kesin olarak koparma kararı aldım. Nedenlerini detaylı olarak anlatmak pek hoş olmaz tabii ama kısaca; iletişim bozukluğu bu işten aldığım keyfin yok olmasına neden oldu. Gönüllü olarak yaptığım bir işten keyif almamak o işe devam etmemek için yeterli bir sebep göründü gözüme. Bu kadar emek verdikten sonra bu şekilde bitirmek üzücü olsa da, şu ana kadar kararımdan hiç pişmanlık duymadım. Madam Brownie'nin bana katkıları oldu elbette. İlk başlarda çok motiveydim, çok keyif aldım. Ufkumu açtı. İlerde burda gördüğüm hatalardan kaçınarak çok daha iyi projeler yaratmak adına ilham kaynağım oldu. Bunu da yapılcaklar listesine ekledim. Şimdi bir alkış: Sabancı Üniversitesi Avrupa Çalışmaları