Korona Günlükleri 2

Bu korona sürecinde ünlü düşünür youtuberların akıl verdiği gibi kendi içime yönelmedim ama durduk yere, bir anda bir aydınlanma yaşadım geçtiğimiz günlerde. Şimdilik ne olduğu bana kalsın ama en keyiflisi de bu okurcum. Kendiliğinden olması yani. Zihnimde bir şeyler berraklaştı, aslında hep bildiğim bir şeyi gerçekten idrak ettiğimi anladım.

Ve hayatta benim işlevimi bozan bir şeyin daha üstünü çizdiğime inanıyorum. Hayat gayelerimden biri bu; hayat hep ileriye doğru akarken, kendi içimde aynı şeyi başarmak. Çözebildiğimi düşündüğüm meselelerle yıllar sonra da aynı kısır döngüde uğraşmamak. Belli olmaz tabi bu işler, söz konusu insan olunca hayat ve kendi iç dünyamız sürprizlerle dolu.

Geçenlerde Oitheblog'un podcastinde ilişkiler üzerine konuştukları bölümü dinliyordum. Tabi onlar işin geyiğinde olduğu için hiç baymadı ama bu kadın erkek meselelerini ciddiyetle masaya yatırmanın benim için artık ne kadar keyifsiz olduğunu farkettim. 20'li yaşlarımda en çok uğraştığım ve üzerine konuşmayı en sevdiğim konulardan biri kadın-erkek ilişkileriydi. Sürekli anlamlandırma ve formüle etme çabam vardı. Şimdi ise tüm sorunları "yeter ki insanın ilişkiyi sürdürmeye gönlü olsun" perspektifiyle yorumlayabilirim.


Uzun süreli ve dramasız ilişkisi olanlar beni çok iyi anlayacaktır.

Kulağa oldukça sığ, empati yoksunu ve teyze yorumu gibi gelse de vallahi doğru. Büyüklerimiz aslında hep doğruyu söylüyormuş ama düzgün ifade edemedikleri için yanlış anlaşılıyorlarmış.

Ha, bekarlarımız, tecrübesiz genç kızlarımız illaki bir tavsiye istiyorsa, vereyim; ilk buluşmada kendinden çok bahseden kaybeder. Gerek yok. Zamana yayın.

Onun dışında bence ilişkilerin bir formülü yok, insanın sürdürme motivasyonu yüksekse yürüyor işte.

Hayattaki gerçek bilgelik aslında bu kadar basit. Hiçbir icraata geçmeyip, konu hakkında saatlerce konuşmak bilgelik getirmez. O konu üzerine konuşma isteğidir. O bir zaman geçirme şeklidir. Yer yer şovdur. Lütfen aradaki farkı anlayalım.