Bencillik, Patriyarka ve Şeyma Subaşı

Bencillik, hayatın bir döneminde, ihtiyaçlarının ve duygularının anlaşılamadığını düşündüğün ve artık kendi ihtiyaçlarını karşılamanın her şeyden önemli olduğuna inandığın bir noktaya varma hali bence.

Kimin neyi hak ettiği, neyin öncelikli olduğu, nasıl ve ne kadar mücadele verilmesi gerektiği... Bunların hepsi subjektif şeyler. Tek bir doğrusu ya da haklısı yok ama "artık ben de bencil olacağım" demekle olmuyor bu işler.

Çünkü yalnız yürünen bir yol bu. Kimsenin sırtını sıvazlamadığı, onaylanmadığın ve dışlanma potansiyelinin olduğu bir nokta. O yüzden kendini sağlam bir şekilde manipüle etmiş olman lazım. O zaman vicdan muhakemesi yapmıyorsun. Çünkü yaptıklarının hakkın olduğuna inanıyorsun.

Bencilliği onay alarak yaşamanın tek bir yolu var; çok çalışmak.

Vaktiyle şunları yazmışım;

"Çok çalışmayı kimler sever biliyor musunuz?

İşten başka nasıl zaman geçireceğini bilmeyen, insanlarla iletişim kurmaktan sıkılan, çocuğuna, eşine zaman ayırmak istemeyen, anasının babasının gönlünü hoş tutmak yerine çalışmayı tüm kişisel sorumluluklarından kaçış yolu olarak gören insanlar sever."

Çok çalışmak size tüm diğer kişisel sorumluluklarınızdan kaçış anahtarı verir. Vicdan muhakemesi yapmadan, bencil yaftası yemeden ya da dışlanma korkusu yaşamadan. Takdir bile edilirsiniz.

Bu girizgahı şu sıra Türkiye'nin en bencil çifti olarak gördüğüm Acun ve Şeyma ikilisinden bahsetmek için yazdım. Acun sadece Şeyma'dan bir tık daha az bencil galiba, bir de toplumun onayladığı bencillerden. Öncelikle bir erkek, çok çalışıyor ve çok para kazanıyor.

Şeyma Subaşı ise bencillikte bambaşka bir boyut...!


Kadın hiçbir şekilde kendi isteklerinden ve yaşam tarzından taviz vermiyor. Önceleri kendisini eleştiren binlerce insan engel olamamıştı, şimdi biten evliliği hatta kızı bile engel olamıyor. Etik değerleri hiç saymıyorum bile. Şu an geçimini sağladığı paranın önemli bir kısmını yeni boşandığı adamdan alıp, o parayı adamın itibarını sarsıcı bir şekilde harcaması ve bunu saklamaya ihtiyaç bile duymaması... :)

Utanmıyorum, sıkılmıyorum, itiraf ediyorum. Kendisini takip etmek ilgimi çekiyor.

Şeyma Subaşı, toplumun bir eş, bir kadın ve anneden beklentilerinin neredeyse hiçbirini karşılamıyor. Kızının psikolojisi ve ihtiyaçları için stabil bir hayata geçme özverisi göstereceğine dair de bir ışık yok. Öyle ki, Acun gibi işkolik bir adam kızının velayetini annesine bırakmayı eminim isterdi ama güvenemedi herhalde.

Çoğunluğun doğru bulduğu ve desteklediği  düzene aykırı olan ve bu aykırılığını görünür bir şekilde yaşayıp, varlığını bir şekilde kabul ettiren insanları destekleme eğilimine girmek benim doğamda var. Onların yaşam tarzını örnek almak zorunda değilim ama farklılık benim özgürlüğümün teminatı. Mantık basit. Herkesin siyah giydiği bir ortamda beyaz giymek cesaret ister ama herkesin renkli olduğu bir ortamda siz de istediğiniz rengi daha rahat seçebilirsiniz.

Lakin söz konusu Şeyma olunca insan gönül rahatlığıyla destekleyemiyor. Çünkü söylediklerinin aksine kendini hiç de geliştirdiğini düşünmüyorum. Bencil, hırslı biri olduğuna inanıyorum ve yaşadıklarını da kalbinin iyiliğinden dolayı hakkettiğine dair imalarını itici buluyorum.

Yine de kabul edelim, varlığı değişim için bir katkı. Söz konusu ebeveynlik olunca özveri ve fedakarlığı sadece kadından beklemek erkekler dışında kimsenin işine yaramıyor. Ülkemizde tüm sorumluluk kendisine kaldığı için mutsuzluktan delirmiş milyonlarca kadın ve babasından ilgi ve özveri görmediği için burukluk ve değersizlik hissi yaşayan milyonlarca çocuk var. Anneler "olması beklenilen kadar" özverili ama babalar çoğunlukla kendi yaşamlarından taviz vermiyor. Ve bunun için suçluluk hissetmiyorlar.

Kadının anatomik yapısından dolayı beklenebilecek ekstra tek özveri çocuk doğurması ve emzirmesi olabilir. Onun dışında kadının çocukla daha fazla ilgilenmesi gerektiğini savunan her düşünce patriyarkal otoritenin bir dayatması. Kadın da en az bir erkek kadar bencil ve ilgisiz olabilir. Eğer bunu bu şekilde kabul ederseniz, iki taraftan da beklentileriniz denk olur. Aile kurumunun daha uzun ömürlü ve sağlıklı olmasını ancak bu şekilde sağlarsınız. Kadına iyi bir anne olması için yapılan baskılar, erkeğe de iyi bir baba olması için yapılsa ilgisiz baba oranı çok daha düşerdi emin olun. Çünkü dışlanmak insanın en büyük korkularından ve en büyük yaptırım gücü. O yüzden cinsiyet eşitliğini savunan feminizm herkese lazım.