2024

Hayatımda büyük yer kaplayan her şeyin benim için besleyici olması konusunda hep talepkar oldum ve el yordamıyla bir şeyler yapmaya çalıştım sürekli ama bana eşlik eden içsel huzursuzluklarım sebebiyle çoğunlukla hedefime ulaşamadan gücüm tükendi. Varmak istediğim yer ile olduğum yer arasındaki mesafeyi kısaltan şey ise öz şefkat oldu. Bence her şeyin temeline öz şefkat koymak gerekiyor çünkü insan kendiyle olan savaşı kazanamıyor. Hayatın getirdiği her acı olay, kendine şefkatli davrandığın zaman aslında kendini biraz daha tanımanı ve kendinle biraz daha bağ kurmanı sağlıyor, öldürmüyor aksine güçlendiriyor. Fakat insanın kendiyle olan savaş öldürebilir, hastalandırabilir. En iyi ihtimalle tatminkar bir hayat yaşamasına engel olur.

Böyle yazınca sanki her şeyi çözmüşüm ve her şey yoluna girmiş gibi anlaşılmasın. Hayat kontrol edebileceğimiz bir şey değil ama içimde bir şeylerin değiştiğini hissedebiliyorum. Öncesinde beni rahatsız eden durumların içinde zihnim anlamlandırana kadar kalır, kendimi fiziksel ve duygusal olarak gereksiz zorlar, bedenime adrenalin salgılatır, bunu da gelişimin bir parçası olarak yorumlardım. Şimdi ise duygularımın rehberliğine daha fazla güveniyorum ve rasyonel bir şekilde değil, daha duygu odaklı açıklama eğilimine giriyorum. Sanki ruhum ile bedenim bir araya gelmiş ve ayaklarım yere daha sağlam basıyor gibi bir his. Olan biteni anlamak için çok uzaklaşmama gerek yok, içindeyken de kendimi koruyabilirim gibi bir his. Seçtiğim her yol benim amacıma hizmet ediyor ve artık acele etmeme gerek yok gibi bir his...

Mayıs 2023'de hem destinasyon düğünleri yapan bir ajansla çalışmaya başlamıştım, hem sürdürülebilir turizm alanında çalışan kar amacı gütmeyen bir kurumda gönüllüğe başlamıştım, hem de 8 ay ayrılığın ardından şimdiki erkek arkadaşımdan mesaj almıştım. Ağustos 2023'de gönüllü olarak çalıştığım kurum bana yarı zamanlı iş teklif edince günde 10-11 saate varan çalışma temposuyla girdim bu seneye. 

Bana ek gelir sağlamasının yanı sıra, çalıştığım ajansla birlikteliğimizin uzun olmayacağına dair öngörülerim vardı ve diğer iş kendimi garantiye almamı sağlıyordu. Nitekim öyle de oldu, 'beraber iyi anlaşabileceğimizi düşündüğümüz, kanımızın ısındığı biriyle işlerimizi büyütmek istiyoruz' olarak vadedilen süreç, 'biz hiçbir şey yapmak istemiyoruz' a evrildi. Kendilerine kalan zamanda ek gelir yaratacak işler sağlamadığı sürece küçük bir işletmenin "başkasına para vermektense biz yapalım" kafasına geleceğini biliyordum. Benim de içime sinen şartlarda bir protokol yaptık ve Nisan başında yollarımızı ayırdık. Diğer kurumla çalışma saatlerimi arttırdım, günlük çalışma saatim nerdeyse yarıya düştü, boyun ve sırt ağrılarım azaldı ve ekonomik olarak küçük bir zararla sıyrıldım bu süreçten.  Tüm kötü sürprizlerin etkileri hep böyle yağ gibi akar gider üzerimden umarım.

Entelektüel kapasiteme, değerlerime daha uygun, en başından beri önceliğim olan, 35 yaşımda sıfırdan başladığım bu kariyere daha fazla yoğunlaşabildim böylece. Severek çalıştığım başka kurumlar olsa da, daha öncesinde hep bir ayağım dışarda olurdu ve en kısa sürede ayrılmayı planlardım. Hikayemiz ne kadar devam eder bilinmez ama hayatımda belki de ilk defa bir kuruma karşı aidiyet geliştirdim.

Bu sene tatil güzergahlarım; Londra, Edinburg, Kaz Dağları, Kaş, Kabak, Karaburun, Foça ve Bozburun oldu. Çok güzel yemekler yedim, çok dans ettim.  Haftada 1 gün pilatese gittim, yılın sonuna doğru dansa başladım, neredeyse her gün yürüyüş yapmayı alışkanlık haline getirdim. Bu senenin en güzel anları çoğunlukla erkek arkadaşımlaydı. 

Fakat bir insanı sevmeniz ve onunla ilgili sevdiğiniz birçok şeyin olması besleyici bir ilişki kurabileceğinizin garantisi olmuyor her zaman. 

Bir Cuma günü. Aslında her hafta sonu olduğu gibi akşamına görüşecektik ama gündüz aradı beni. Onun evinin yakınlarında işlerim vardı, bitirmiştim. Spora gitmeden önce 1 saat zamanım vardı,  mahalledeki kahvecimizde buluşmak için sözleştik.

Kahveciye doğru yürürken şöyle bir düşünce geçti aklımdan; "Acaba yine kendimi suçlamaktan mı korkuyorum? Belki kendime daha şefkatli yaklaşırsam bu süreci daha kolay atlatabilirim." Bu düşünce bile anlık bir rahatlama getirdi. Zihnim berraklaştı resmen. Kaygım azalınca rasyonel aklımı devreye sokabildim. 

Bir gece öncesinde ufak bir tartışmamız olmuştu. Kahvecide ondan bahsetti. Dedim, haklısın. İçtenlikle böyle düşünüyordum. O an konuşmak için doğru bir an gibi geldi çünkü o haklıydı, suçluluk duygusu genelde onu telafi etmeye itiyordu. Gönlümü almaya çalıştığında ben de kararlı bir duruş sergileyemiyordum. "Ne olduğunu tam olarak çözemiyorum ama ben bu ilişki içinde çok kaygılanıyorum, biraz ayrı kalıp kendimle ilgilenmeye ihtiyacım var" dedim...

Ben hayatın herkesin var oluşuna hizmet edecek kadar zengin olduğuna inananlardanım. Herkes, her şeyin içinde kendi rahat ettiği şekilde var olabilir. Bunu nasıl yapacağımızı şimdilik bilmiyor olabiliriz, öğrenememiş olabiliriz, bize öğreten çıkmamış olabilir ama deneriz, yanılırız, bazen işler istediğimiz gibi gitmez, acı çekeriz, başa döneriz ve tekrar deneriz. 

Hepinize öz şefkati bol bir sene diliyorum.