Minik siyaset kariyerimden örneklerle kadın ve iktidar ilişkisi üzerine aforizmalar

Vaktiyle Avrupa Öğrencileri Forumu (AEGEE) isimli bir öğrenci topluluğuna üyeydim. Kişisel gelişimime en çok katkı sağlayan ve en güzel anılarımın olduğu yerdi.

Merkezi Brüksel'de, il bazlı örgütlenen ve AB dışında 2-3 ülkede de temsilcilikleri olan çok büyük uluslararası bir öğrenci topluluğu.

İzmir şubesi de, vaktiyle Ege Üniversitesi'ne tahsis edilen Murat Köşkü'ndeydi. Herhalde AEGEE ofisleri içindeki en güzel ofis bizimkiydi. 

Harika bir gerçek hayat simülasyonuydu. Etkinlik yönetme, insan yönetme, finansman, ilişkiler, lobicilik, iktidar hesapları... 

Üniversiteden çok yakın 4 kız arkadaş Buca'da okuyup, haftanın belirli günleri Bornova'ya bayıla bayıla giderdik. İlk uluslararası deneyimlerimizi İzmir'de yaşadık, buraya gelen yabancı öğrencilerle İngilizcemizi geliştirdik, sonra biz de defalarca yurt dışındaki etkinliklere katıldık. 

Bu toplulukta olmayı bizim kadar seven başka insanlar da vardı tabi. Bizimki kadar yakın olan bir grup erkek arkadaş... Yönetimde ağırlıkları olunca, bir dönem etkinlikleri fazla domine etmeye başladılar. Aynı etkinlikleri hep aynı kadro organize etmeye başladı. Hem İzmir'deki etkinliklerde yabancı üyelerle tanışan kişiler onlardı, hem yurt dışındaki etkinliklere AEGEE finansörlüğünde katılma hakkı ediyorlardı. AEGEE-İzmir'in yüzü gibi olmuşlardı, bu sayede kendi networklerini de geliştirdiler, bir arada oldukları için çok eğleniyorlardı. Ekmek elden su göldendi yani. Topluluktaki diğer insanların ne İzmir'de, ne de yurt dışında uluslararası etkinliklere katılma şansı çok azalmıştı. Üstelik her aşamada kendileri olduğu için etkinlik bütçesini kendi çıkarları için kullanıp kullanamadığı konusunda denetim azalmış ve şaibeler artmıştı. Kızlarla kendi aramızda konuştuğumuzda hep bu durumdan rahatsızlığımızı dile getiriyorduk. 

Değiştirmek için elimize bir fırsat geçti.

Seçim yaklaşmıştı ve prosedür gereği onların gruptan kimse aday olamıyordu.

Başkanlık için adaylığımı koydum. 

Elimi kirletmeye hazırdım okurcum.

Kendileri aday olamayınca karşıma hiç de güçlü bulmadığım bir aday çıkardılar. 

Sanki her şey çok barizdi, herkes her şeyin farkındaydı gibi düşünüyordum ve rahattım. Lobi çalışması bile yapmadık. Elbette biz kazanacaktık.

Bu süreçte diğer grupla kanlı bıçaklı olduk. Aslında bariz olarak birbirimize bir kötülüğümüz olmamıştı, hatta öncesinde tatillere gittiğimiz, defalarca dışarı çıkıp eğlendiğimiz bir arkadaşlığımız vardı ama çıkar çatışmasına girince sanki dünyanın en büyük kötülüklerini birbirimize yapmışız gibi birbirimizden tiksinmeye başladık. Onlar beni kendi düzenlerine bir tehdit olarak görüyordu. Haklılardı da. Başkan olursam bu gidişata son verecektim. Bu düşünce beni keyiflendiriyordu doğrusu. Ne de olsa benim varoluşum da adalet sağlama sevdasıyla dolup taşıyordu. Sadece yanlış cinsiyette doğmuştum. Ya da dünya yanlış bir yerdi. 

Seçim günü geldiğinde ben kıl payı başkanlığı kaybettim. Hem de hiç seçilmeyeceğini düşündüğüm bir adaya karşı.

Ve o aday bundan kısa bir süre sonra kendisini aday gösteren kişilerin başını çektiği bir lobi tarafından topluluktan ihraç edildi. "Sana biz haksızlık ettik ya, keşke o zaman seni destekleseymişiz" dediler bir de. Yersen....

Peki bir kadın olarak, bir öğrenci topluluğunda, üstelik şartlar çok elverişliyken bile neden başkan seçilemedim? Kendi deneyimimden yola çıkarak, kadınların iktidara gelmesinin neden zor olduğunu açıklayayım:

En temel sebeplerden birisi, kadınların dünyayı makul bir yer sayması ve lobicilikteki başarısızlığı bence. İktidar dünyası erkeklerin dünyası, kuralları onlar belirlemiş yüzyıllardır.

Makul ve adaletli olana göre değil, çıkar çatışmasına göre pozisyon alınan bir sistem bu. Zaten o yüzden her şey bu kadar adaletsiz. Dünyanın en haklı, en doğru davasına sahip olsan bile lobi çalışması yapmak bir zorunluluk. 

Bir diğer sebebi ise, benim destekçilerimin karşı tarafa göre fazla minnoş kalmasıydı. Kendi adayları seçilsin diye 3-5 erkek beni itici göstermek adına, sinirlerimi zorlayacak agresiflikte yaklaşırken, benim arkadaşlarım karşıdaki adaya sadece birkaç soru sorarak geçiştirdiler. 

Kadınlar bu konulardaki basiretsizliğini "bu kadar hırs yapmaya gerek yok, o kadar ciddiye almıyoruz" diye açıklasalar da bence bu onların tercihi değil. Herkes yanlış bulduğu bir şeyleri değiştirmeye gücü yetsin ister. Erkekler bu konuda daha atak çünkü güç sahibi olmak onlar için kolay. Kadınlar için çok çaba gerektiriyor ve her şeye rağmen başarılı olma şansı düşük. 

Bu sebeple iktidarı arzulamak yerine, iktidardaki erkeklerle arasını iyi tutmak, onların takdir ettiği ölçüde bir yerlere gelmek hala birçok kadın için yapılacak en zekice şey.

Son olarak çoğu erkek kendini kadınlardan üstün görüyor ve kabul etmek gerekir ki bu tamamiyle onların suçu değil. Küçüklükten beri kendi cinsinden olana gösterilen ayrıcalık ve çifte standartları çocuk aklıyla herhalde bu şekilde anlamlandırdılar: "ben erkeğim, bir kızdan üstünüm, ondan böyle davranılıyor."  Bir de erkekler askerlik yapıyor, ast-üst ilişkisini daha bir sahiplenir durumdalar, üstlerine karşı koşulsuz itaat göstermeye daha müsaitler. Kadınları ise çoğu zaman kendilerinden üst göremedikleri için, hiçbir çıkarı olmasa da, güç sahibinin erkek olması gerektiğini düşünüyorlar.

Bu arada benim AEGEE hikayem nasıl devam etti onu da anlatayım:

Başkanlık yenilgisinden dolayı İzmir'deki toplulukta yer almaya karşı motivasyonum çok azaldı. "Yiyoruz ama yediriyoruz da" felsefesiyle pek kudretli erkeklerimiz bir etkinlik için beni koordinatörlüğe layık gördüler ve çok güzel bir etkinlik oldu. Yine güzel arkadaşlıklar edindim o etkinlik sayesinde. Kısa bir süre sonra iş buldum ve İzmir'den İstanbul'a taşındım. AEGEE Genel Merkezin Avrupa'daki yüzlerce lokale başvuruya açtığı uluslararası bir proje olan "Youth UnEmployment" isimli projeye başvurdum ve 6 kişilik kurucu üyelerinden biri olarak seçildim, 1 yılı aşkın bir süre o projede çalıştım. Sonra ilgim ve motivasyonum iş hayatına kayınca AEGEE'yi bıraktım. 

Çok da bir kaybım olmadı yani. O yüzden daha iyisini yapabileceğinizi düşünüyorsanız, iktidarı arzulamaktan korkmayın sevgili hemcinslerim.