Başkalarının ne söylediğini önemsememeli miyiz hakikaten?

Küçükken benim için "duygusal çocuk" denirdi. Bunu kötü niyetle söylemezdi kimse ya da duygusal olmak bir hakaret değildi tabi ama ben benim için böyle denmesinden nefret ederdim. Her söylenildiğinde içimde bir huzursuzluk olurdu, daha çocuk yaşımda. Elbette bunun beni neden huzursuz ettiğini anlayacak ya da doğru ifade edecek donanımlara sahip değildim.

İlkokula başladığımda tüm çocuklar ağlarken, benim hiç ağlamamam şaşırtmıştı ailemi. Çünkü ben duygusal bir çocuktum ve benden beklenen ağlamamdı.

Büyüdüm, hala insanların bana yakıştırdıkları bir sıfatı sesli söylemelerinden rahatsız oluyorum. Olumlu bile olsa.

Öncelikle, daha ben bile kendim hakkında böyle özgüvenle konuşamıyorken ve sürekli değişiyorken, karşı tarafın beni kendi kısıtlı penceresinden gördüğü ve algıladığı kadarıyla etiketlemesi haksızlık gibi geliyor. Hele ki uzman değilken, hele ki fikri sorulmamışken.

Belki fikrini kendine saklasa, herkesin dünyası için farklı bir kimliğin olacakken, birileri fikirlerini sesli söylediğinde algı yaratılıyor ve sen otomatikman tek tipleşiyorsun.

Dengen bozuluyor adeta. Bu etikete karşı bir duruş sergilemeye zorlanıyorsun, ya haksızlığını kanıtlamak için ekstra bir çabaya giriyor, ya da kabul ediyor hatta daha çok sahipleniyorsun. 

Üstelik tehlikeli bir şey de bu. Bir insan için devamlı olarak "zalim" dendiğini düşünün. Biri o kişiye cinayet işlediğine dair iftira atarsa, hiçbir kanıtı olmamasına rağmen birçok kişi buna inanır. Çünkü insanların bilinç altında o kişi zaten böyle bir şey yapabilecek kapasitedir.

Neden biri size cinayet iftirası atsın, değil mi? 
Peki neden kendinizle ilgili böylesine ciddi sonuçları olabilecek olasılıklara izin vereseniz?

Herhangi bir şeyi etiketleme arzusu biraz dünyayı daha kolay algılama, biraz kendimizi koruma içgüdüsünden kaynaklanıyor. Biraz da kolaycılık elbette. Etiketleyeyim ve anlamak için daha fazla uğraşmayayım.

Mesela, söz konusu maddiyat olduğunda terazisi kendinden yana ağır basma eğilimi olan bir insanla, maddi bir ilişki içine girmeniz gerekiyor (kendimle çelişmeyeyim ve etiketlemeyeyim diye şu girdiğim çabaya bak). Bu insanı bu şekilde etiketlerseniz, olası bir anlaşmazlıkta kendinizi korumanız gerektiğini düşünür ve kendinizi güvenceye alacak adımlar atabilirsiniz.

Ama zaten etiketlemeseniz de, kendinizi en başından güvenceye almanız gerekmiyor mu? 
Kendi çıkarlarınızı, karşı tarafla uzlaşarak ve en başından beri net olarak, sınır çizerek koruyamaz mısınız? 

İnsanları, hayatının bir döneminde yaptığı şeyler yüzünden etiketleyip ondan sonraki beklentimizi tamamiyle ona göre şekillendirme kolaycılığı yerine, o insanı devamlı yeniden keşfetme arzusu duymak daha eğlenceli değil mi?