Sayıklamalar.

İnsanlar, istediğini alanlar ve alamayanlar olarak ikiye ayrılır bana göre.
Hele istediğini çevresiyle uyum içinde, kimseyi kırmadan alanlara gerçekten büyük bir hayranlık duyuyorum. Onun dışında hiçbir şeye öyle çok saygı ve hayranlık duymuyorum zaten. 

Şu an olduğum yer çok güzel. Kaygısız, tasasız, sorumluluktan uzak. Gelecek yok, şimdi var. Konforlu alana çok alıştım, tehlikeli boyuta gelmeden çıkmam gerektiğinin farkındayım ama erteleyip duruyorum işte.

Geçmişe baktığımda yersiz ve fevri hareketlerim yüzünden bir sürü ilişkiyi kestirip attığımı farkediyorum. Öyle yapmasaydım şimdi bambaşka hikayelerim olurdu belki. Bir sürü hata yaptım evet ama beni yumuşatacak kimseyle de kesişmedi yolum, doğruya doğru.

Benim yazarken gözlerimi dolduran bir itirafın benden başka kimse için öneminin olmaması ve benim yine de bunu yazıyor olmam çok garip.

Hayatta hiçbir şeyi akışına bırakamadım ben. Her istediğim için mücadele ettim, olmayanlar da ben mücadele etmediğim için olmadı. Bence yani. Olan ya da olmayan her şeyin sorumlusu olduğuna inanmak yorucu, yıpratıcı. Benim de keşke sorumluluğu yükleyebileceğim inançlarım olsaydı diyorum bazen.

Bir insanın başaramayacağı tek şey kendini kendi çabalarıyla değiştirmek sanırım. Bence bu imkansız. Bazen değiştiğine inanan insanlara denk geliyorum. Anlatıyorlar geniş geniş... Farkındalıklarını, bilgeliklerini... İçimden diyorum ki; yine başa saracaksın, yıllardır geliştirdiğin davranış kalıbın, farkında bile olmadığın yaraların, seni sen yapan içgüdülerin yakanı bırakmayacak. Bin kere de üzülsen yine aynı şeyi yapmaya devam edeceksin. Ancak başka bir kişi ya da bir olay değiştirebilir seni. Dramatik bir olay. 'Neden benim başıma geldi?' diyebileceğin türden. Şanssızlığına söverken asıl noktayı kaçıracaksın. Yıllarca üzülmene neden olan şeyleri önemsemezken bulacaksın kendini. Bir mucize gerçekleşecek ve sen değiştiğine tanık olacaksın.