Kayıtlar

2018 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

2018

Resim
2015 yılının Haziran ayında çıktım bu yola.  Hedefim mobil olarak çalışabileceğim ve istikrarlı bir şekilde "yeterli kadar" para kazanabileceğim bir hayat kurgulamaktı. Bu resimde eksik olan tek şey her zaman olduğu gibi "istikrar" oldu. Henüz daha istikrarı yakalayabilmiş değilim, o yüzden hayatımı maddi anlamda hep temkinli geçiriyorum. Maaşlı bir işte çalışmadan istikrar beklentisi ne kadar gerçekçi onu da bilmiyorum ama hep beraber göreceğiz.  Süreler karakterinize göre değişmekle beraber belirsizlik bir süre sonra insanda anksiyete yaratıyor doğrusu. Eğer istediğim hayatı kurgulamayı başarırsam kendime not olsun, kolay olmadı hiçbir şey. Kimse ödediğiniz bedelleri (kaygıdan kaynaklı muhtemelen ileride çıkabilecek bir takım sağlık sorunları) bilmez, bir süre sonra "hayat size güzel" olur. Bir ara girişimcilik hikayemle ilgili deneyimlerimi de geniş geniş yazayım. Glare Events'in ilk 8 ayına 5 tane birbirinden farklı potansiyelleri olan

Teslimiyet

'Teslimiyet' hissi bana hiçbir zaman rahatlık ve güven vermedi. Benim için siyah beyaz yaşamak gibi bir şey. Varlığının önemsizleştiği, hayat sana ne getirirse oraya savrulduğun... İhtirassız, tutkusuz. Ben kontrol severim. Hayatımın kontrolünü elime aldığımı hissettiğim zaman tatminkar hissediyorum ve o zaman ölüm korkum azalıyor. Aslında ölümün kendisinden ziyade hayatımı istediğim şekilde yaşayamama korkusu bu. "Şimdi ölürsem boku yerim, daha hayatımı istediğim gibi yaşayamadım bile."  gibi bir his. Bu tatmini bu ülkede hissetmem artık epey zorlaştı, seçebildiğim ve kontrol edebildiğim neredeyse hiçbir şey yok. Hayat amacımız sadece "hayatta kalmaya çalışmak" kadar basite indirgendi, hem de hiçbir gereği yokken, hem de hiç bize sorulmamışken. Nefes almakta zorlanıyor insan. Aslında bu sene idrak edebildim, bazen insan ne yaparsa yapsın kendi yazgısından kaçamıyor. Bu ilahi bir gücün senin için önceden yazdığı senaryoyu yaşamak gibi bir kader anla

Özgürlük

Özenilmiş, konusu başarıyla işlenmiş dönem filmlerine, dizilerine hayranlığım büyük. İzlediğimde bir süre etkisinden çıkamıyorum. Konusu geçen dönemler hep batı kültürüne ait ama. Doğu kültüründe de çekmeye değer bir sürü kişi ve konu vardır elbet ama kötü taraflarını görmeyi kaldırabilecek olgunlukta olmayan insanlara bu işleri sunmak pek motive edici olmasa gerek. Sevdiği, kıymet verdiği bir kişiye, bir konuya, bir döneme laf söyletmemek, kötü yönlerini yok saymak, eleştirene aşırı tepkiler vermek çok çocuksu bir davranış. Zaten hayatın her alanını ele geçirmiş bu irrasyoneliğin temel sebebi de bu bence; çocukken yetişkin olmaya zorlandığı için asla büyüyememiş yetişkinlerle dolu bir ülkede yaşamak. Sağlıklı yetişkinler olmadığı zaman ne yönetim, ne seçimler, ne aile, ne eğitim hiçbir şey de sağlıklı olmuyor haliyle. Üstelik bu çocuk kalmış bir sürü yetişkin insan, bencilce, kendi duygusal boşluklarını çocuklarının tamamlamasını bekliyor. Yeri geliyor çocuğunun mutluluğunu, baş

Kendini Sevmek

Önemsizmiş ve beni yaralamamış gibi donuk bir ifadeyle anlattığım,çoğu kez anlatmaya bile değer görmediğim, "her ailede olur böyle şeyler" diye düşündüğüm çocukluk travmalarım hortladı yakın zamanda. Her ailede olması benim yaşadıklarımı önemsizleştirmemekle beraber, uzunca bir süre bok atsam da, her ailede böyle şeyler olmadığını kabul ediyorum artık. Gerçekten çocukken tek gündemi sokakta oynayıp, huzurlu bir evde yemek yemek, huzurla uyumak olan, çevresinde onu anlamaya ve desteklemeye gönüllü yetişkinlerle büyüyen birçok insan olduğunu idrak ettim. Böyle bir çevrede büyüyemediğim için içim buruk. Sosyal medyada tüm o kahraman anne, baba ve müthiş çocukluk hikayelerine inat, çocukluk ve gençlik anılarım içimde yaradır. O kadar derinmiş ki, bunca yıl saklayabilmişim... Ama kulağa nasıl gelirse gelsin onları saklamaya, başka bir gerçeklikle değiştirmeye, kendimi yeniden inşa etmişim, her şeyi aşmışım gibi davranmaya niyetim yok artık. Aşamamışım belli ki. Belki de hiç aşama

Mütevazılık

Çocukken hep ön planda olmak isterdim ben. Şiir yarışması mı var, münazara mı? Tiyatroya seçmemi olacak? Dans yarışması mı olacak? Hepsine katılmak isterdim ve hepsinde bir şekilde çok iyiydim. Baya baya çalışıyordum her şeye. İlkokuldayken sınıf başkanı da olmak istiyordum, sınıfta en güzel el yazısına sahip ben olayım da öğretmen temize geçirme işini hep bana versin isterdim. Şimdi bakıyorum da el yazım bu kadar çirkinken, vaktiyle nasıl sınıfın en güzel yazanı olmuşum? Hırs küpüydüm yani. Ama öyle hiç kimseye üstünlük taslama, ekarte etme, hor görme gibi bir niyetim yoktu. Benim derdim kendimleydi. Başkalarından farklı bir şeyler yapmak, iddialı olmak, iyi olmak, ön planda olmak çok keyifliydi benim için. Kimsenin bundan rahatsız olabileceği aklımın ucuna gelmemişti.  Ama birileri bundan rahatsız olmuştu. Bir süre sonra birçok kişinin bana gıcık olduğunu anladım, okulda yıllarca bana sataşanlar oldu. Ergenliğime denk gelen bir dönemdi. Ben sadece bu kısmını mı çektim yoksa

İlişkilere dair

Defalarca çabalayıp gerçek hayatta doğru bir karşılığı olmadığına kanaat getirdiğim, ilişkilere dair "doğru sanılan yanlışlar" tespitlerim şöyle; -Birini ya da bir şeyi sevmek onu öylece kabullenmeyi, değiştirmemeyi gerektirir. Öylece kabullendiğim ve yanlışlarını görsem de değiştirmeye çabalamadığım şeyleri düşündüm, hepsinin ortak noktası; umrumda olmayan şeyler oldu. Umursamadığım hiçbir şeyi değiştirmeye çabalamıyorum hakikaten. Ölçüsünü doğru ayarlamak şartıyla; birinin, bir şeyin daha iyisini olmasını istemek kadar özverili bir şey yok şu hayatta. Bunu sevgisizlikle bağdaştıranlara itibar etmeyiniz. -"Kendine nasıl davranılmasını istiyorsan, başkalarına da öyle davran" Bence insanlar arasındaki çatışmaların büyük bir yüzdesi şu inançtan kaynaklanıyor. Mesela siz pişkin biri değilsiniz dolayısıyla size de o hassasiyetle yaklaşılmasını bekliyorsunuz. Lakin size yaklaşılmasını istediğiniz şekilde pişkin bir insana yaklaşırsanız, kuvvetle muhtemel mağdur o