Anneyi, babayı kahramanlaştırmak

Bir gün çok sevdiğim psikolog bir arkadaşımla, -genellikle özel günlerde peyda olan- anneyi, babayı kahramanlaştıran mesajların bana sevimsiz gelmesi ile ilgili konuşuyorduk.

Kendisi şu yorumu yaptı: "Bu tarz mesajları yazanlar şu duyguyu yaşamak istiyor aslında, "ben çok özelim bu da kanıtı". Çünkü insan anayı, babayı seçemiyor ve kahramanlık öyküsü anlatarak, "bana harika bir anne ve baba gönderildi, işte bu da özel olduğumun kanıtı" demeye çalışıyor. Ama emin ol bu tip mesajlarda olayın aile ilişkisiyle alakası yok, narsistik yara. Evinde bulduğu prensesliği dış dünyada bulamayınca böyle triplere giriyor insanlar ve geriye dönük abartılı hikayeler yazmaya başlıyorlar. Sana itici gelen bu samimiyetsizlik olabilir. Mesela sevgilini övebilirsin, bu aynı şey değil. Çünkü yetişkin halinle kendi seçimin, en fazla hava atmaya bayılan bir tipsindir..."

Bazıları bu motivasyon ile yazıyor olabilir, bazıları, belki de gerçekten annesinin, babasının kahraman olduğuna inanıyordur. Her iki durumda da çok sağlıklı bulduğum bir şey değil. Yetişkin bir insan annesini, babasını kahramanlaştırmamalı. Bu çocuğa has bir özellik.

Çocukken, hakkında her zaman övgüyle bahsedilen, çok sevilen kişi babamdı.. Ama benim deneyimlediğim baba profiliyle kahramanım olamadı kendisi. Benim kahramanım annemdi.

Mahalledeki tüm çocuklar annemi severdi, işten geldiğinde tüm çocuklar annemin yanına gelir, annem onlarla sohbet ederdi. O zamanlar herkesin annemi çok sevdiğine inanırdım.

Sonra büyüdüm. Herkesin annemi sevemeyeceği gerçeği ile yüzleştim. Kahraman değil, çocuk seven bir insan olduğuna kanaat getirdim. Hala da çocukları çok sever ama bu onu kusursuz biri yapmaz.

Onu sevmem için kusursuz olmasına gerek yok zaten. Kendisi bana annelik yaptı. En düzünden. Kahramanlık hikayeleri olmadan, büyük sözler söylemeden. öğütler vermeden...

Sadece bana bakım verdi, eğitim olanakları verdi, sevgi ve şefkat verdi. Bir annenin üzerine düşen bundan daha fazlası değil aslında. Bonusu; kötü bir insan olmayarak, vicdan muhasebesi yapmadan kafam rahat bir şekilde onu sevme imkanı verdi. 

Bu sayede ben de kendi değerlerimi inşa edebildim.

20'li yaşların başında, kafam berrak, güçlü inançlarım yokken dünyanın benim çevremden ibaret olmadığını anladığım deneyimler yaşadım. Yurt dışına gittim, farklı kültürlerden bir sürü arkadaş edindim, sosyal sorumluluk projelerinde yer aldım. Dünyayı algılayışımı, insanlara ve olaylara bakış açımı sıfırdan inşa ettim. Bu değerlerim de zamanla değişebilir, çünkü küçüklükten bana empoze edilen, değiştirmeye çalışırsam vicdan azabı çekeceğim kök inançlarım yok.

Her emeğe saygım olduğu gibi, çocuk büyüten insanlara da gerçekten saygım var. Lakin bu ebeveynlik olayına olması gerekenden daha büyük anlamlar yükleniyor bence. Çocuk senin ürünün ise, ona kendi değerlerini aşılamak, ona güzel şeyler öğretmek senin vazifen gibi algılanıyor. Halbuki bu gerçek hayatta çocuğun işine yarayan bir şey değil. Senin değerlerini yanlış anlayıp, yetişkinler dünyasında hayatta kalmasına zarar verecek şekilde uygulayabilir. Sevgiyle büyümüş, özgüveni olan ve algıları açık bir yetişkin illaki kendi değerlerini oluşturacaktır.