Dostluk

Galiba şu hayatta beni ikili ilişkiler kadar yoran bir şey yok. Dost sahibi olmamız gerektiğine dair devamlı bir baskı var üzerimizde. Ben de bu fikri öyle içselleştirmiştim ki, her şeyden önce insan ilişkilerini önemser olmuşum... kendimden bile önce. Bu konuda kimsenin baskısı olmadı sağolsun, bunu ben kendime, sırf yalnız kalmama içgüdüsüyle yaptığımı şimdi farkediyorum.

Hayatımın her döneminde, ortak bir ilgi alanı vesilesiyle güzel frekans yakaladığım ve uzun yıllar görüştüğüm insanlarla kesişti yolum.

Bir süre sonra bazılarıyla bu ortak ilgi kaybolmaya başladı, yerine başka bir şey de koyamadık bu sebeple arkadaşlığımız sıkıcı bir hale geldi. Ortak bir ilgi alanınız olmadığında ortak konular hep kişisel hayatlarınız olur, o kişinin ne yaptığını bilirsiniz, o sizin hayatınızı bilir, hep aynı şeylerden konuşurken bulursunuz kendinizi. Hayat yeterince monotonken ilişkilerinizin de monoton olması epey depresif yapar sizi.

Bu durum kişilerin sıkıcı olduğu ya da artık birbirini sevmediği anlamına gelmez. Saygı olduğu sürece ben bu sevginin hiç bitmeyeceğine inanıyorum ama sevgi bitmese de ilişki bitebiliyor, saçmalık burada.

İşte ben ilişkinin bitmesinden korktuğum için sürekli olarak iletişimde kalma halini önemser oldum. Yapmak istediklerime zaman kalmasa da insanlarla görüşmenin öncelikli olduğuna inandım.
Sonra düşündüm, bu kadar emeğin karşılığı olarak ne bekliyorum diye?

                                       
Zor zamanımda yardım etsinler diye mi?
Haksızlık etmek istemem, önemli konularda hiçbir arkadaşımdan yardım istemedim, kendi başıma hallederim kimseye zahmet vermeyeyim dedim, belki de yardım etmezse bir tavır takınmam gerekir diye korktum ama nerdeyse hiçbir arkadaşım, dostum dediğim kişinin somut bir şekilde "işe yaradığını" görmedim lakin hiç emek vermediğim bir sürü kişinin faydasını gördüm.

Güzel bir frekans yakaladım diye mi?
Ben keşfetmeye meraklı olduğum sürece hayatımın her döneminde güzel bir frekans yakaladığım birilerini buluyorum ve bulacağıma dair inancım sonsuz.

Öldükten sonra "ne kadar sevilmiş?" desinler diye mi?
Ulan ölmüşüm zaten kim takar benim için ne dediklerini.

E kendi başıma da keyif alabiliyorken ilişkilere neden ihtiyacım var diye düşünmeye başladım ister istemez. Düşündüm ve buldum.


Eğer ki psikopat değilse biri, doğası gereği illaki bir şeye sevgi ve bağlılık hissedecek. Bundan kaçış yok. Sevdiğin biriyle güzel bir muhabbet etmek ya da farklı şeyler paylaşmanın insanı daha dengeli ve mutlu ettiğine inanıyorum.

Bu sebeple sevmek ve sevdiğim kişilerle uzun yıllar iletişimde kalmak istiyorum.

Sevdiklerim mutlu olsun istiyorum sevgili okur. Ben kendimi mutsuz hissettiğimde sadece sevdiğim, tanıdık insanların yüzlerini görüp mutlu olayım istiyorum.

İşim düştüğünde bana yardımcı olabilecek kişiler biriktireyim hayatımda, onlara da imkanım varsa aynı şekilde yardımcı olabileyim istiyorum.

Aylarca bile isteye görüşmeyi tercih etmemiş olabiliriz ama ben aradığımda o insanın yine orada olacağını, bir yere gitmediğini bilmek istiyorum.

Fayda bekliyorum insanlardan. Bir insana emek ve zaman harcamanın karşılığını bekliyorum elbette.
Bunları böyle açık açık söyleyince bencil ve çıkarcı gibi görünüyorsunuz ama benim için kılını kıpırdatmayan insanlarla yıllarca yakın dostmuşuz gibi davranmaya devam etmek istemiyorum mesela.

Kimisi sırf merak ettiği için ya da yalnızlıktan korktuğu için bir yaşama güdüsü olarak sürekli iletişimde kalma ihtiyacı içinde oluyor, kimisi hayatını renkli göstererek gördüğü ilgi ile mevcudiyetine anlam katıyor ve bu ilgiyi kaybetmemek için ikili ilişkilerde asla tam anlamıyla samimi olmuyor, en kırılgan taraflarını paylaşmıyor karşısındakiyle. Bir de işi düştüğünde aramanın yanlış olduğuna dair saplantılı bir inanç var ilişkilerimizde. Bunun bencilce olduğuna inanan güruh, arkadaşına yardım etmenin ön koşulunu onunla ne kadar vakit geçirdiğine endeksliyor ve bu normal oluyor garip bir şekilde. Bu yüzden bir süre sonra ilişkiler samimi, keyifli  ve faydalı olmaktan başka her türlü amaca hizmet ediyor.