Karalamalar.

Almanya'daki yeni yaşamımla ilgili yazacağım elbet, sadece biraz hazmetmeyi bekliyorum.
Bir farkındalık anı yaşıyorum şu an, kelimelere dökmek istedim.
Mükemmel bir hayatım olmadı hiçbir zaman ama çoğu kez iyi yaşadığımı düşündüm.
Hani ne olsaydı hayatın "tam" istediğin gibi olurdu diye sorsalar, herkesin kendi rutinini en aza indirmek için çabaladığı bir çevre isterim derdim.
Evet bunu cidden isterdim.
Evde yalnız ve sessiz geçen birkaç saat bile epey moralimi bozuyor, hayat benim için insanların enerjisinde. Hayata tutkulu insanların yanımda olmasını seviyorum.
Bana yaşadığımı ve yapılacak çok şey olduğunu hissettiriyorlar.
Hayatını daha az aksiyon ve sakinlikle geçirmek isteyenlere lafım yok ama hayatın rutinine laf edip bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmayan insanlara cidden kızıyorum.
Herkes bir şeyleri mazeret ediyor ama aslında çok şey yapan, çok gören, çok gezen, çok okuyan, çok bilen, çok yaşayan, çok eğlenen insanlarla, yapamayanlar arasındaki tek farkın heves olduğunu kabul etmiyorlar.
Evet yaşam tarzı, maddi durum "yapabiliteni" etkileyen bir şey ama bunu değiştirmek için çabalamak da senin elinde. Çoğu kişi çabalamıyor işte. Şevksizliğini, elindeki imkansızlıkların gerekçesi olarak öne sürüyor.
Bu yüzden hep birileri alıp başını giderken diğerleri hep söyleniyor.
Ve öyle de olacak.
Hep birileri standart hayatları arzularken, birileri hep sivrilecek.