Hoşçakalın.


Gittim ben.

Gitmeden önceki hislerimi yazabilseydim şuraya iyi olurdu ama yazamadan gittim işte.

2 gün önce, 6 aylığına Erasmus için Almanya'ya gittim. İşimi, evimi, sevdiğim adamı döndüğümde aynı şekilde bulacağımın anlaşmasını yaparak gittim. Tam anlamıyla bir gidiş olmadı yani. Kalbimin ve aklımın yarısı Türkiye'de kaldı.

Belirli bir yaşa gelince tam anlamıyla gidemiyorsun belki de. Bunun bendeki karşılığı korkaklık değil, sadece emek ettiğin hayattan bir çırpıda vazgeçmek istemeyecek olgunluğa erişmek diyelim. O hayatı kaybetmemek için kendi hayatından çalmadığın sürece böyle hissetmek güzel.

Şanslıyım bu kez. 26 yaşında her şeyi bırakabilme ve sadece kendim için bir şeyler yapabilme lüksü yeniden elime geçti, beni beklemek isteyen bir adam, dönünce başlayabileceğim bir işim, evim, döndüğüm zaman hayata geçirmek üzere harika planlarım var.

Dönünce bambaşka bir ülkem de olabilir.

Yarın 30 Mart 2014.

Seçimin sonucu ne olur bilemiyorum ama eminim artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Başbakanın dilinden düşürmediği yeni ve güçlü Türkiye'si; yasaklarla dolu, sınıf farkının daha da açıldığı, ekonomisi komple dışa bağımlı, eşitlik ve adaletten yoksun, işsizliğin arttığı, insanların geleceğe dair hiçbir güveninin olmadığı bir ülke haline geldi. Yani eskisinden bir farkı yok. Değişimi biz başaracağız. Gezi'den beri herkes için adil ve insanca yaşamı talep eden gençler değiştirecek bu ülkeyi.  Bundan sonra daha çok demokrasi, hukuk, çevre bilinci, sosyal devlet, şeffaf siyaset vaadleri gelecek, taleplerini yerine getirmediklerine gelecek tepkilerden korkacaklar.

Ve birgün, hakları için sokağa dökülen gençlere lanet okuyanlar da daha güzel bir Türkiye'nin fırsatlarından yararlanacak.

Almanya'dan takipteyim.
Sizi seviyorum.
Tansu