Kayıtlar

2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

2014

Resim
Bu sene Mart ayında 5 aylığına Almanya'ya yerleşeceğim gerçeğiyle başladı. Şirketime 5 ay yurt dışında yaşayacağımı dönünce tekrar devam etmek istediğimi söyledim, kabul ettiler. Evi de kapatmadık, kardeşim ben dönene kadar evimde yaşamaya devam edecekti. Ocak'ta iş için Almanya'ya, Şubat'ta Dubai ve Irak'a gittim. Mart'ın sonunda Almanya'ya yerleştim. Nisan'da Prag'a, Mayıs'ta Hamburg'a, gittim. Uzun zaman sonra "aradığımı buldum" dediğim ilişkim Almanya'da iyice sarpa sardı, birbirimizi daha fazla mutsuz etmedik, ayrıldık Mayıs'ta. Haziran'da Oslo'ya gittim. Kopenhag'a bilet aldım, otobüsü kaçırdım. Temmuz'da annemi Berlin ve Prag'a götürdüm, beraber çok eğlendik. Çok partiye gittim, çok içtim. İnsan gibi yaşamak ne demekmiş onu gördüm Almanya'da. Berlin'e aşık oldum. Ağustos'ta geri geldim. Kendi evimle, ailemle ve arkadaşlarımla özlem giderdim. Ağustos'un sonu iş için Moskova'y

2014'ün son demleri: Kısa Kısa

Okur okur okur... Son zamanlarda pek keyifliyim, Türkiye'de yaşıyor olmam gerçeğine rağmen.... nedenleri bilahare yazarım uzuuun uzuuun... & 2014 ne muhteşem bir yıl oldu ama! Sanki 10 hayat yaşadım hala daha bitmedi. & Hayatımdaki adam yılın yarısında çok yoğun bir şekilde vardı, yarısında hayatımdan çıktı ve bir daha hiç haber alamadım, bir süre yurt dışında yaşadım, defalarca seyahat ettim, yepyeni kararlar aldım, hobiler edindim, hayatıma hızla insanlar girdi ve aynı hızla da çıktı. Uzuuun uzuuun bir 2014 yazısı da yazacağım, bilahare. & Barbaros Altuğ'un röportajını okuyordum şimdi, pişmanlık üzerine şu cümlesi düşündürdü: " Hayatımızda alt edemediğimiz duygu. Mutluluk gelip geçiyor, acıyı bile alt edebiliyoruz kendi içimizde ama pişmanlık hep duruyor."  Mutluluk, öfke, heyecan, huzur, melankoli hatta stres bile. Denge kurabildiğiniz sürece hayat tüm duygularıyla güzel... pişmanlık hariç. İnsanı bu kadar tüketen

Dostluk

Resim
Galiba şu hayatta beni ikili ilişkiler kadar yoran bir şey yok. Dost sahibi olmamız gerektiğine dair devamlı bir baskı var üzerimizde. Ben de bu fikri öyle içselleştirmiştim ki, her şeyden önce insan ilişkilerini önemser olmuşum... kendimden bile önce. Bu konuda kimsenin baskısı olmadı sağolsun, bunu ben kendime, sırf yalnız kalmama içgüdüsüyle yaptığımı şimdi farkediyorum. FOTO Hayatımın her döneminde, ortak bir ilgi alanı vesilesiyle güzel frekans yakaladığım ve uzun yıllar görüştüğüm insanlarla kesişti yolum. Bir süre sonra bazılarıyla bu ortak ilgi kaybolmaya başladı, yerine başka bir şey de koyamadık bu sebeple arkadaşlığımız sıkıcı bir hale geldi. Ortak bir ilgi alanınız olmadığında ortak konular hep kişisel hayatlarınız olur, o kişinin ne yaptığını bilirsiniz, o sizin hayatınızı bilir, hep aynı şeylerden konuşurken bulursunuz kendinizi. Hayat yeterince monotonken ilişkilerinizin de monoton olması epey depresif yapar sizi. Bu durum kişilerin sıkıcı olduğu ya da artık

Ne bloggerlar sevdim aslında yoktular. Süper Cem hariç.

Bu postu (Süper) Cem'e ithaf ediyorum efenim. Çok sık aralıklarla olmasa da yaklaşık 5 yıldır blog yazıyorum. Bu blogun popüler olmasına dair hiçbir girişimim olmadı. Elbette okuyan sayısı arttıkça veya geri dönüş aldıkça daha motive oluyorsunuz ama sürekli reklamını yapmaya üşendim açıkçası. Küçük ama samimi bir kitlenin okuduğunu bilmek bana daha özgür hissettirdi. Öyle devam ettim çünkü yazmak beni inanılmaz rahatlatıyor. Arada denk gelip okuyanlar ve yorum yapanlar içinde beni en çok gülümseteni (Süper) Cem oldu. Teşekkürler... Selamlar, Saygılar efenim :)

"...bir yetişkin için, aşık olmadan hayat sürmek asla tam anlamıyla heyecan ve tatmin yaşatmıyor.."

Resim
Eve döneli tam 3 ay oldu. Şu yazı zamanlarımdaki enerjim, umudum, her şeyin çok daha güzel olacağı hissi yaklaşık bir ay önce Yiğit Özgür karikatüründeki gibi "Bu ne lan dünün aynısı?" hissine bıraktı okurcum. Ne yapsam bu histen kaçamıyorum. Hayata dair hep heyecanlı ve hevesli olduğum halde hayat illaki monotona bağlıyor ve ben defalarca bunla yüzleşmeme rağmen bu hissi kabullenemiyorum. Arkadaşlarımı ayrı ayrı gerçekten çok seviyorum, evimi de... İşim oldukça sıkıcı olmasına rağmen maddi anlamda şimdilik beni tatmin ettiği, yurt dışı seçenekleri olduğu ve patronumla iyi bir frekans yakaladığım için 2.5 senedir çalışmaya devam ediyorum. Döndüğümden beri bazı arkadaşlarımla farklı aktiviteler yapma hevesimizi hala korumaya devam ediyoruz, bu gazımızı İstanbul gibi bir ortamda korumak gerçekten çok güç çünkü başta hareket etmek olmak üzere her şey epey zorlu bu şehirde. Hissettiğim şey dönüş sonrası adaptasyon zorluğu mu olduğundan emin değilim ama artık aynı ş

Erasmus vizesiyle oturma izni almak zorunda mıyım? Almazsam serbest dolaşım hakkını kaybeder miyim?

Erasmus öğrencisi olduğum için Almanya'dan aldığım, üzerinde Schengen vizesi yazmayan, DEUTSCHLAND yazan çok girişli D tipi vizem vardı. Türkiye'ye dönüş yaptıktan sonra 15 Ekim'e kadar geçerli vizem ile 30 Eylül- 3 Ekim tarihleri arasında iş için İspanya'ya gitmem gerekiyordu. Bir işgüzar, öğrenci vizem ile giremeyebileceğimi, araştırmam gerektiğini söyleyince ben dert sahibi oldum. İnternette araştırdım biraz. Forumlarda 3 ay içinde oturma izni alınmazsa D tipi vizeyle serbest dolaşıma izin verilmeyeceği yazıyordu. Konsolosluklara ulaşmak imkansızdı, hem İspanya hem Almanya'nın vize danışmanı firmaları aradım, ikisi de sorun olmayacağını söyledi. Onların konfirmasyonu ile aldım biletimi gittim. Bu yazıyı yazıyorum çünkü aynı durumda olup giremeyeceğini düşünen biri varsa endişelerini gidereyim; RELAX, BAŞKA BİR SCHENGEN ÜLKESİNE GAYET RAHAT GİRİŞ YAPABİLİRSİNİZ. Sınır polisi bir an bile tereddüt etmeden, soru sormadan giriş izni verdi. D tipi vizeyle oturma

Erasmus Günlükleri: Eve dönüş

Resim
Döneli yaklaşık bir buçuk ay oldu, beş kere yazmaya başlamış her seferinde vazgeçmiş taslak olarak kaydetmişim. Belki bu kez başarırım haydi bismiiiil. Döndüğümden beri yaklaşık on gün İstanbul'un ve arkadaşlarımla tekrar görüşmenin tadını çıkardım, beş gün İzmir'e üç gün iş için Moskova'ya, üç gün Avşa'ya tatile gittim. Döndüğümde kardeşim benim evimden taşınmıştı, iki gün boyunca sadece temizlik yaptım, iki hafta önce tam altı aydan sonra tekrar işe başladım! Hiçbir şey her zamanki gibi korktuğum gibi olmadı. Eski sevgilimle yaşadığım için aynı evde yalnız başıma yaşayacak olmanın üzüntü vereceğini düşünmüştüm ama tek hissettiğim evimi ne kadar özlediğimdi. Döndüğüm ilk andan itibaren harika hissediyorum, çalışmayı bile özlemişim. İçimde tuhaf bir tatmin var. Ergen zamanlarım gibi heyecanlı heyecanlı anlatmıyorum belki, kendime saklayabiliyorum artık. Şu ara dibine kadar hissediyorum  tatmin ve mutluluğu. Belki de yeniliğin verdiği bir tatmindir bu. Ne

Erasmus Günlükleri: Woodstock Festivali!

Resim
Son 5 Gün. 9 ağustos sabah 5'te Istanbul'da olacağım.  Herkes gitti okurcum, her zaman gürültülü olan bu yurtta şimdi ne ışık, ne ses, ne insan var. İnanın 27 yıllık hayatımda böyle ızdırap görmedim. Sessizlik ve yalnızlık beni öldürüyor. İnsan sona gelirken hikayenin başından beri olan kararlarını düşünüyor. En başta gelme kararım, kesinlikle verdiğim en iyi kararlardan biriydi...  Sonra Berlin yerine Frankfurt Oder'de yaşama kararım. Aslında baştaki planım iki ay yurtta kalıp iki ay Berlin'de kalmaktı, ama Berlin'de ev bulmak gerçekten zorladı beni. Kendimi o zahmete sokmak istemedim. Şimdi düşünüyorum da, Berlin'de yaşasaydım her şey çok daha farklı olabilirdi. Mesela? Belki bambaşka bir çevreye sahip olur, bir sürü kültürel aktiviteye dahil olurdum. Gerçi o zaman da burada yaşamanın nasıl bir şey olduğunu merak eder, asla tam anlamıyla tatmin olmazdım gibime geliyor :) Okuduğum bir köşe yazısından şu bölümü çok sevmiştim.  "Şu dünyada i

Erasmus günlükleri: Bu dünyada iyi insanlar da var!

Resim
Okur okur okur... Zor zamanda hep eşinden, dostundan, yakınlarından hayır görecekmişsin gibi düşünürsün, onlar sana sırt çevirince kendini yalnız hissedersin, hissetme! Çünkü bu dünyada gerçekten iyi insanlar var. Hani seninle hiçbir vakit geçirmese de hatta tanımasa da, sadece zor durumda olduğun için, insan olduğun için, öyle basit değil hakikaten sabır gerektiren durumlarda yardım eden birileri illaki oluyor. Dün kütüphanede çantamı kilitli kasalardan birine koyduğum an benim için tamamen bulanık, nereye koyduğumu, kitleyip kitlemediğimi bilmiyordum. Çıkışta kilidim başka bir kasayı açtı, kasanın içi boştu. Bir arkadaşımla yaklaşık bir saat tüm kasaları denediğimizi düşündük, bulamadık. Kasamı açık bıraktığıma nerdeyse emindim ama birinin çalma olasılığına inanmak istemiyordum. Tüm kartlarım, param, pasaportum, odamın anahtarları onun içindeydi. Bir anda evsiz, kimliksiz ve beş parasız kalmıştım. Sabah tekrar gelip bütün kasaları kontrol edecektim ama çalınma olasılığı ço

Erasmus Günlükleri: Varoluşsal krizler

Resim
Hayatta iki tür insan vardır: birinci grup, hayatın ona sunduklarıyla her daim mutlu olanlar ya da sadece bunu kabul edenler, ikinci grup ise, nasıl bir hayat istediğini bilip tüm plan ve projelerini bu hayata ulaşmak için yapanlardan oluşur. İkinci grup genelde yaşlanma ve ölüm korkusu taşır çünkü yaşadıkları hayat ile kafalarındaki hayat hiçbir zaman tam olarak uyuşmaz. O istedikleri hayata kavuşmak için devamlı yeni şeyler denerler, asla yerinde durmazlar, istedikleri hayatı yaşayamadıkları için ömründen geçen her zamanı kayıp olarak değerlendirip telafi için daha fazla aktivite peşinde koşarlar. Biliyorum çünkü ben de onlardan biriyim. Hayatım boyunca hiç depresyona girmedim ama birkaç ayda bir, kısa süreli, yaşam amacımı ve varlığımı sorgulama ile birlikte gelen sıkılganlık ve bezginlik ile yaşamak zorunda kalıyorum. Herkesi, her şeyi bırakasım geliyor. Bu yüzden gittim. Gittim çünkü acaba bu duygudan gidince kurtulabilecek miyim diye görmek istedim. Bol bol vaktimin o

Erasmus günlükleri: OSLO!

Resim
Buraya gelmeden önce kendime söz vermiştim, sağlık sorunları olmadığı sürece yaşayacağım her şey kabulum olacak, plan yapmayacak, beklenti içine girmeyecektim. Lakin benim için plan yapmamak ya da beklenti içine girmemek imkansızmış. Buraya gelir gelmez planlar yapmaya başladım ; spor yapacaktım, almancamı geliştirecektim, mümkün olduğunca çok dans edecek hayatımın en sarhoş, en zıbıdık dönemlerinden birini yaşayacaktım, güzel arkadaşlıklar kuracaktım ve planladığım yerlere geziler düzenleyecektim.... Bunları yaparsam hayatımın bu dönemi benim için güzel ve tatmin edici geçmiş olacaktı. Farketim ki, hayatımın her döneminde planlar-projeler üreten bir kadın olmuşum. Hayatım da benim bu projelerime inat hep planlarımı alt üst edecek gelişmeler çıkarmış karşıma. Buradaki hayatımla ilgili projeler üretirken, döndüğüm zamanki hayatımı da en başından planlamıştım. Sevgiliyi, evi, işi... Her şeyi bıraktığım gibi bulacaktım. Sonra ben sevgilimden ayrıldım, ev sahibim kızının evle

Erasmus günlükleri: Hamburg!

Resim
Beni hayatta en çok mutlu eden üç şey; özgürlük, önemsenmek ve de eğlenmek. Hayattaki önceliklerim, bir işe girişirken ki motivasyonum hep bu üç isteğe hizmet ediyor. Şu an İstanbul'daki hayatımdan tamamen farklı bir hayat sürüyorum. İki hayatı da çok net karşılaştırma imkanım var. Burada İstanbul'da hiç olmadığım kadar özgür hissediyorum. Ucuz, küçük bir yer ve param her şeye yetiyor, aktivitem bol, istediğim zaman istediğim ülkeye gidebilecek zamanım ve imkanım var.  İstanbul'daki hayatımda ise gerçekten önemsendiğimi farkettim. Bunu farketmek için kilometrelerce öteye gitmeme gerek varmış demek ki. Belki çevremde çok fazla kişi olup onların içinden bir elin parmakları kadarının gerçekten samimi olduğunu bilmek bana bazen aksini düşündürüyordu ama kötü bir zamanımda benim için orada olacak illaki bir kaç kişi vardı hep. Bir de İstanbul'daki hayatımda çok çok daha fazla güldüğümü farkettim. Arkadaşlarımla, sevgilimle, yüksek lisansta arkadaşlarımla, hatta hoc

Erasmus Günlükleri: Kopenhag? Asla!

Frankfurt Oder'de hasta olduğum bir gün sırf kendimi mutlu etmek için ucuz bulup aldığım Kopenhag biletimle bu hafta sonu Kopenhag'a gidecektim. Cuma günü dersten sonra eve gittim, saatler öncesinden beni o otobüse götürecek trene saat kaçta bineceğimi biliyordum. Ama yine de o treni kaçırdım. Bir insan uçağı ya da otobüsü nasıl kaçırır diyordum öğrenmiş oldum, gerçekten değişik bir kafa oluyormuş. Otobüs firmasını arayıp beni 5 dakika beklemelerini rica ettim kabul etmediler. Bileti değiştirmek istedim, telefondaki kişi bilet türünü görebilmesine rağmen bileti yarın ofise gelip değiştirebileceğimi ve sorun olmayacağını söyledi. Değiştirebilme ihtimalinden dolayı rahattım, başka zaman da gidebilirdim. Ertesi sabah erkenden ofise gitmek için yola koyuldum, benim öğrenci kartımın geçerli olmadığı bir trene binmişim yanlışlıkla. Normal şartlarda ücretsiz gidebildiğim yolculuk için 30 EURO ödedim. Bilet kontrolü sırasında bunu bilmediğimi ve inmek istediğimi söylediğimde "y

Erasmus Günlükleri: Prag!

Resim
Okur okur okur... Geldiğim andan itibaren hiç yabancılık çekmedim Almanya'da. Ulaşımın rahatlığını, insanların sakinliğini, her yerin yeşil olmasını, alışveriş sırasında cüzdanımı bulamadığım zaman arkada sabırsızlanıp "öfleyen" insanların olmayışını, korno sesi duymayışımı, her şeyi bayağı bayağı seviyorum.Üstelik her gün kötüye giden ülke gündeminden de tam vaktinde uzaklaştığımı düşünüyorum. Birkaç ay sonra ben de sizlerle tüm bu sıkışmışlık, çaresizlik ile bezeli boğucu yaşam koşullarına geri döneceğim merak etmeyin, birkaç aylığına nefes alıyorum burada :) İstanbul'da gerek arabamın olmayışı gerek toplu taşıma ve trafik çilesi gibi sebeplerle Taksim- Beşiktaş-Ortaköy hattına hapsetmiştim kendimi. Hem Ortaköy gibi bir yerde yaşamanın avantajından hem de rahat yaşama isteğine belki de birçok kişiden fazla olan düşkünlüğümden dolayı ne uzak yerde yaşayabilirim, ne de hafta sonları saatlerce trafikte kalacağımı bile bile toplu taşıma ya da taksi ile uzak yerle

Erasmus günlükleri.

Resim
Merhaba. Bugün itibariyle Frankfurt Oder'de 1. ayımı doldurmuş bulunmaktayım. Frankfurt Oder, Polonya sınırında küçük bir şehir. Lokasyon olarak benim için harika, küçük bir yer olduğu için her yere yürüyerek gidebiliyorsun, ulaşım kolay ve konforlu, canın sıkılırsa 45 dakikada Berlin'desin -ki Berlin ayrıca bahsedilmesi gereken bambaşka bir diyar, 7/24 her yerin açık ve alışverişin ucuz olduğu Polonya'nın Slubice isimli kasabasına yürüyerek geçmek 10 dakika! Kaldığım yurt harika, Almanya'da öğrenci olacaksınız yurt seçeneğini değerlendirin derim, yurtlar çoğunlukla oldukça iyi. Evden hiçbir farkı yok, çok daha ucuza belki de daha iyisinde kalabilirsiniz. Almanya ile ilgili sevdiğim şeyler; Sosyal Devlet kavramı epey gelişkin, buradaki insanların gelecek ile ilgili kaygısı ya da stresi yok, statü önemli bir kavram değil, zaten neredeyse herkes aynı standartlarda yaşıyor, diğer Batı Avrupa ülkelerine göre her şey daha ucuz, ulaşım mükemmel, aynı eyaletin civ