Şehrazat sendromu


Babamın kişiliğim üzerindeki kötü etkilerini hala hissediyorum.

Babam benim sürekli ne kadar mükemmel, değerli biri olduğumu bana telkin edip dururdu. Daha küçükken bile mükemmel bir kadın olmam için sürekli hanımefendi olmamı öğütler, yemeğe filan gittiğimizde arkadaşları bu kadar küçük bir kızın nasıl bu kadar oturaklı olabildiğine şaşarlardı.

Aradan 20 yıl geçtikten sonra bu telkinler beni bir hanımefendi yaptı mı diye soracak olursanız; hayır. Üstelik olmam da gerekmiyor bence.

Yine de bu durum o kadar içime işlemişki yaptığım şeylerde beni frenleyen en önemli belki de tek şey; egolarım. Ne başkasının ne düşündüğü, ne ahlaki kurallar...

"Biri" ile ilişkiler üzerine konuşuyorduk. Kendisi beni çok az tanımasına rağmen şahane bir tespitte bulundu. Benim 10 dakika bile birşey düşünmeden ya da yapmadan duramayacağımı iddia etti.

Aslında şöyle bir düşününce gerçekten haklı. Ne zaman birşey düşünmeden, yargılamadan vakit geçirdim, kendimi öylesine bıraktım hiçbir fikrim yok. Erkekler çok fazla sorgulamadıkları ya da düşünmedikleri için kolaylıkla memnun edilebiliyorlar ama kadınların doğasında var; sorgulamak, yargılamak, konuşmak, tartışmak. Yapmayı istediğin bir şeyi bu kadar çok sorgularsan zevk alacağın varsa bile zevk alamazsın zaten.

Yapacağım şey benim istediğim gibi olmazsa ya da benim için özveri gösterilmezse egom bunu kaldıramaz. Kendini çok önemseme ya da halk arasında "Şehrazat" sendromu diyebiliriz buna. Erkeklerin her dediğinden kötü anlam çıkaran, yaşamak istedikleriyle egosu çelişen, devamlı kendine acı çektiren kadınlara dönüşüyoruz sonrasında. Belki hala cooluz ama mutlu musunuz diyecek olursanız: çok net hayır.

Yine de sorunun nedenini bulmakta kısmen rahatlatıcı zira uzun bir süredir kızkıza toplanıp ne kadar güzel, başarılı olmamıza rağmen neden hala yalnız olduğumuzun nedenini bir türlü bulamıyorduk. Şu an tıp bu konuda çaresiz ama inanıyorum ki nedenini bulduğum gibi çözümünü de yakında bulacağım.

Şu egoları bir süre rafa kaldırdığın bir yer var mı ki, hı?