Kayıtlar

2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

insan bazen mutsuz da hisseder.

Resim
                                                                     foto: ayla-es Bazen insanlar bizi gerçekten üzüyor. Bizi üzenin x ya da z kişisi olması önemli değil... Kişiler unutuluyor ama açılan yara senin sonraki hayatını ciddi bir şekilde etkiliyor. Sonra hiçbir şey eskisi gibi olmuyor. Belki sadece bir süre... Uzun bir süre... Herkese, her şeye aynı şekilde yaklaşıyorsun. İrdeleme, ayırım yapma yetini kaybediyorsun. Mutlu etmiyor bu durum seni... Bir süre sonra bu mutsuzluğu farkedip, ondan kurtulmak için denemek istiyorsun belki bu döngüyü kırarım diye, hayat filmlerdeki gibi müthiş sürprizleri karşına dizmiyor en ihtiyacın olduğun anda... Hayal kırıklıklarıyla mücadele etmek zorunda kalıyorsun... Ne garip! Seni herhangi biri kolayca üzülebilirken, seni mutlu edecek kişinin gerçekten özel biri olması gerekiyor. İşte bu yüzden mutlu olmak bazen bu kadar zor..!

2012 senden çok çok umutluyum =)

Resim
Her yılın sonuna doğru "Bu yılı nasıl geçirdim?" konulu bir yazı yazmak blogger raconu. Hem bütün bir yıl üzerine adam akıllı düşünme şansınız oluyor. Çok sık yazmıyor olsam da, bu blogun anlamı gitgide büyüyor benim için. Günlük olarak kullanmaktansa, çoğunlukla duygusallaştığım zamanlarda yazıyorum. Bazen duygularınızı dile getirdikçe basitleştiğini hissedersiniz, kafanızın içinde çok büyük ve anlamlı gelen şeyleri dillendirmeden açıklamak istersiniz ya... İşte böyle zamanlarda yazarak paylaşmak rahatlamanız için birebir, tek taraflı olmasındandır belki de.. Kendimi yazar olarak addetmiyorum elbette ama bilinen bir gerçekten yola çıkarak; birçok yazar gibi beni de hüzünlendiren şeyler mutlu eden şeylerden çok daha fazla yazma isteği doğuruyor içimde. O yüzden blogun genel içeriği biraz daha depresif ve tepkili görünse de çoğu zaman neşeli biri olduğumu söyleyebilirim. Bu blogun hayatıma kattığı diğer bir değer ise; Türkçe yazma konusunda çok daha dikkatli olmamı sağ

Sevmek zor zanaat vol2

Evde içilen biranın kafası ne güzel oluyor yahu. Çiğırs! Çok sıkıntılı bir PMS dönemi geçiriyorum. 1 haftadır çok duygusalım. Olur olmadık ağlayasım var. Şurda da bahsettiğim gibi sevmekten korkuyorum aslında ben. Ama sevmeye engel olamıyorum. Eskiden ailem dışında 3-5 kişiyi gerçekten severdim, kolaydı. Artık bir sürü kişiyi seviyorum, sevdikçe daha çok sevesim geliyor. Sevildikçe daha çok seviyorum. Şirin şirin insanlarla tanışıyorum. Sevmeyeyim de napayım yani? İnsan sevmeyen insanların aslında sevilmeyen insanlar olduğu kanısına vardım. Ya da sevmedikleri için sevilmiyorlar. Ne farkeder? Şu an sevmediğim kimse hayatımda değil. Hepsini çıkardım. Sadece sevdiğim ya da sevebileceğim insanlarla dolu bir hayatım var. İşte buna içmek istiyorum müsadenizle. Çiğırs! Şubatın başında ev arkadaşım Almanya'ya dönüyor. Ben onu da sevmiştim. Halbuki daha 3 ay oldu tanışalı. Bu kadar hızlı gelişmemi bu işler. Tekrar bir ev arkadaşı bulmak, onu da sevmek zor geliyor. Hazır

İmaj hiçbir şeydir, susuzluk her şey!

Resim
İmaj her şeydir. Size bütün kapıları açan, gerekirse de kapatan imajınızdır. İnsanlar imaj konusunda 3'e ayrılır. Olumlu özelliklerine rağmen olumsuz imaj çizen tipler: Bu tipler halk arasında "özünde iyi bir insan" diye tabir edilirler. Dışarıdan soğuk ve sevimsiz görünebilirler ama kendilerini olduğu gibi yansıtma problemleri vardır belki. İçlerinde göründüklerinden çok daha fazla iyi özellikler barındırsalar da, çok yakınları haricinde çevresi tarafından genelde kötü özellikleri ilk akla gelen tiplerdir. İkinci olarak olumsuz özelliklerine rağmen olumlu imaj çizen tipler: saçı başı yolunası insanlardır. Mesela bencilin teki ise bile hassas ve duyarlı insan imajı çizebilen, yalancı bile olsa her söylediğine inanılan, beş para etmez bir tip bile olsa "şeytan tüyü var bunda, çok seviyorum yhaaa" denilen tiplerdir. Üçüncü tip ise; tam da olduğu gibi görünen tiplerdir. İçinde hangi özellikleri ağır basıyorsa dışarıya onu yansıtırlar. Tabii

Kadın olmak zor zanaat

Resim
Kadın olmak ne zor yahu! Sanki sen insanüstü bir varlıkmışsın gibi her şeye yetişmeni bekliyorlar. "Bütün gün çalış, sporunu yap, vücuduna bak, bakımlı ol, şık kıyafetler giyin, kültür sanat aktivitelerinden eksik kalma, evini temizle, kendini temizle, yemek yap, saçların her daim bakımlı olsun, ellerin tırnakların düzgün olsun, he bir de her gece seviş"..! Oldu canım başka? Bu kadar mükemmelliğin sıkıcı olduğunu düşündüğüm gibi zaten baştan "mükemmellikle alakam yok" diyip işin içinden sıyrılıyorum. Bütün gün masa başında, nerdeyse yerimden kalkmadan çalışıyorum, zihnen gerçekten yoruluyorum. Bütün gün oturduğum için iş çıkışı trafiğini bahane edip eve yürüyerek gidiyorum ki durumu biraz toplarlayayım. Hem de az buz değil günde en az 4 km yürüyorum yani. Eve geç gelip o halde yemek yapmayacağım için dışardan yemek söylüyorum. Tabii bu vakitsizlikte kültür sanat etkinlikleri, kişisel bakım, alışveriş, sosyal hayat ihmal edilen, vakit bulunursa haftasonu

Hayatın cilveleri

Resim
Foto: Arif Hakan Çelebi Kendi hayatımdaki hızlı gelişmeleri geçtim, her gün aldığım haberlere, başkalarının hayatlarındaki gelişmelere çok şaşırır oldum aralar. Hiç ayrılmayacağını düşündüğüm çiftlerin ayrıldığını duydum, üstelik içlerinde daha yeni evli olanı bile var! İstanbul'a yeni taşınanlar, yeni iş bulanlar, ev kuranlar, ayrılanlar, barışanlar... Hepsinin iyi olmasını umduğum radikal değişimler bunlar. Şu aralar hayatınız monoton gidiyorsa kesin yanlış yaptığınız ya da yapmadığınız bir şeyler vardır. Hayatınızda değiştirmek istediğiniz şeyler üzerine düşünün ve bir adım atın. Evren çok cömert bu aralar, bir değişim mümkünse gerçekleşmesi yakındır ;)

Bir gtalk güncesi

O bir halk kahramanı... O bir gtalk yoldaşı... O sancılı geçen iş saatlerinin kurtarıcısı... Yine soyadını vermeden ifşa ettiğim bu arkadaş hastalıkta, sağlıkta, pms zamanları gibi bilumum zor zamanlarda; ne zaman gülmeye ihtiyacım olsa, hep orda. Hep gtalkda, hep de güldürüyor vallahi. Önünden pc'si eksik olmasın, Allah gtalk'una zeval vermesin inşallah diyorum. -------------------------------------- ben : kendimi durduracak değilim mert : sakın durdurma ben : durduruyorum ama resmen kendimle çeliştim mert : yanlış yaparsın ne oldu niye fena oldun ne yaptılar sana ben : içim sıkıldı bilmiyorum BİLEMİYORUM ÜSTÜME GELME mert : bana öyle sıkıntısı olan kadın modu yapma alırım bak derdini tasanı ben : BANA BÖYLE ÇIKIŞLAR YAPMA ZATEN SİNİRLERİM BOZUK mert : ben yakıştıramadım güler yüzüne o zaman ben pusayım. ben : aman da aman! özel günümdeyim ondan! of ben uyucam ya yeter ya yeter ulan ayh

korkuyorum dayı

herkes çok azimli insanları takdir eder durur. azmedip kazandıkları şeyleri kaybedince neye dönüşebileceklerini tahmin edemez kimse. yanlış anlaşılmasın, ben insanlar azmetmesin, çok çalışmasın, mücadele etmesin demiyorum. yapsın ama abartmasın. yeri geldiğinde zorlamanın alemi olmadığını anlasın, hayatta başka şeylerin de olduğunu... oldum olası abartıdan kaçınmışımdır ben. korkuyorum çünkü. başaramadıklarında ya da birileri azmettiği şeyleri ellerinden almaya çalıştığında, ne kadar saldırgan olabileceğini düşündüğüm insanlara benzemekten korkuyorum. şu dünyada hiçbir şey kendini paralamaya değmez bence. eninde sonunda ya kendini yiyip bitireceksin ya da yaşayacağın hayal kırıklığının altında ezileceksin. bir erkeği elde etmek için ya da ilişkisini devam ettirmek için çok mücadele eden kadın, terfi etmek için didinip duran insan, yüksek not almak için kendini paralayan öğrenci.... hepinizden korkuyorum.

Yurdumun tavsiye edilesi yerlerinden: KAŞ

Resim
Yeni işe başlamanın en sıkıntılı tarafı yeni insanlar, yeni ortam filan değil, yıllık iznin olmayışı benim için. Bu sebeple bayram ve her türlü izin, imkanlar dahilinde değerlendirilmesi gereken zaman dilimleri oluyor. Önümde Ramazan Bayramı, 9 günlük tatil. İlk önce Mısır'da oldukça uygun bir fiyata tur satın almış arkadaşlarıma katılmak geçti içimden ama sonra Mısır'da yaşanan olaylar televizyondan izlemeye benzemez otur oturduğun yerde dedim, gözüm yemedi. Bir gün sonra bir arkadaşım "arabada 1 kişilik boş yer var, Kaş'a gidiyoruz, gelmek ister misin?" deyince sırf o arkadaşımın referansıyla geri kalan 5 kişisini tanımadığım bir grubun tatil gezisine atladım. Pek de güzel geçti OH! Kaş küçücük bir tatil yeri ve kesinlikle tavsiye edilesi. Denizi berrak ve sıcacık. Aktivitesi bol. Rafting, dalış, paraşüt ya da tekne turları. Çeşme Ilıca hariç denizi bu kadar sıcak olan bir yerde yüzmemiştim. Kalacak yerler ile barlar arasında yürüme mesafesi 5-10 d

Özlemeyi özlemek

İTÜ Sözlük'te okuduğum ve beni gece gece gülme krizine sokan bu yazıyı paylaşmak istedim. 4. cümleye kadar kaptırdım okuyordum, anlamadım bir süre saçmalayamaya başladığını. Gerçekten iyi yedirmişsin karşim. Nicki "ördeklerindomatestabanfiyatlarınaetkisi" olan bu arkadaşa beni güldürdüğü için teşekkürü bir borç bilirim. özlemeyi özlemek "1.sevginin yerini alışkanlığa bıraktığı zamanların geldiğinin işaretidir... eskiden deli gibi özlediğimiz insanı özlemeyi özlüyoruzdur artık... acı bir ironi var burada, ilişkinin zorlu dönemlerinin şeyolduğu vakit oradan hep beraber zıplayarak tecahül-ü arif. of. banyoda aklıma geldi bu demin, "özlemeyi özlemek", dedim ne özgün bir ifade, böyle oluyor demek ki bu işler, ben de yazabilirim demek ki. fenalık geldi üçüncü cümlede. bir gün bu şekilde dördüncü cümleye geçersem vurun beni. ilk sefer bacaktan vurun ama, uyarı niteliğinde. can bu da."

Facebook orucu

Resim
Facebook başıma gelen en kötü şeylerden biri sanırım. Bağımlısı oldum. Kapatmayı denedim bir kere;1 hafta sonra birine mesaj atmam gerekti, geri döndüm, sonra da kaldım okurcum. Facebook'u kapatmak diye bir şey seçenekler arasında değil şu ara. Hem Facebook'u olmayan insana e-maili olmayan insan muamelesi yapıyorlar. -Facebook'un yok mu??? Nasıl yaneiii??!? *Bir internet sitesine bağımlı oluşum ilk değil ama öncekiler en fazla 1 yıl sürmüştür. Facebook ise 4 yıldır anamı ağlatıyor. Üstüne bir de yeni insanlarla tanışıp ekleştikçe, yok onun hayatı, şunun fotoğrafları & yorumları çıkıp durdukça duvarımda kabak gibi, bir bakmışım saatler geçmiş karşısında. *Birçoğu Facebook'u kendine bir imaj yaratmak için kullanıyor. Facebook'a koymak için fotoğraf çekiliyor, nerdeyim ben bilgisi, iletiler, arkadaş sayısı vs ile paylaşılmak istenen bilgiler yayınlanıp, istemediklerin rimuuv teg yapılabiliyor. Duvarına aktif olarak bir şeyler yazılan, fotoğraflarının al

Yazık lan bize.

Resim
Biz çalışmak durumunda bırakılan iki genç, farklı ofislerde dakika sayarak çalışıyoruz abi. Yani kendimi burda aklamam gerekirse; daha başlayalı 3 hafta oldu, yapacak pek bir şey yok, ondan sıkılıyorum yoksa iş hayatı çok eğlenceli filan fişman. Soyadını yazmadan ifşa ettiğim bu arkadaş neden bu kadar sıkılıyor bilemem artık, o da çok istiyorsa delikanlı gibi gelir burda kendini aklar. Lakin nedenini fazla derinde değil, şu linkte arayabiliriz bence eheh ************************* mert: günaydın ben: ooo mert beyler gelmiş mert: nasılsınız efendim ben: geç kaldın abi mert: 9dan beri burdayım ne geç kalması ************************* ben: 6 olsaydı iyiydi saat yani mert: ah keşke ben: sen de mi 6 da çıkıyosun? mert: evet ben: saat 9.30 - 5 çalışma saati olarak müthiş bence keşke öyle olsa mert: 10 - 5 daha iyi olur arada belirteyim dedim ben: ama söyle bişi var her zaman yarım saatlik bir pay bırakacaksın insan gelince hemen baslamıyor işe zaten yani 10 olsa 10.30 başlardın mert

Değmez güzellerim değmez.

Resim
Foto: inContrast Ben flört etmeyi seviyorum abi. Ama her erkekle gönül rahatlığıyla bir flört edemiyosun, sıkılıyosun. Flört etmeyi becerebilen bir erkek çıkıyor karşıma, işte o zaman harika vakit geçiriyorum. Bu flört etmeyi bilen abilerimiz genelde kadınların dilinden anlayan, kolaylıkla tavlayabilen, piç diyebileceğimiz abiler oluyor. Sayısız hayal kırıklığından sonra konunun uzmanı bir insan olarak bilgeliğimi tecrübesiz hem cinslerimle paylaşmayı kendime misyon belirledim. Şöyle ki; piç erkeği yola getirme denen bir şey yok. Akıllı olalım bunu kabullenelim bayanlar. Piç erkek olmayı becerebilen üstelik bundan memnun olan bir erkek, sen istiyosun diye değişecek değil. Artık doyuma ulaşıp düzenli bir ilişki istediği anda karşına çıkarsan belki farklı olur ama zamanla değişeceğini düşünmek saflıktan başka bir şey değil. Gösterdiğiniz çaba ve akabinde gelen hayal kırıklığına değmez. Bana göre dünyada hiçbir erkek buna değmez esasen. Bulun sizi sevecek efendi birini, mutlu mesud yaşay

karşıki dağlar ve ben.

Resim
foto: karşıki dağlar Acayip bir dönem geçiriyorum. İstemediğim şeylere o kadar fazla zaman ve enerji harcıyorum ki ben ne istiyorum diye düşünecek vaktim bile kalmıyor. Üstelik bunları yaparken bir amacım bile yok. Sadece anı kurtarmaya çalışıyorum zira daha iyisi önüme serilmiyor. Cebimde 50 TL ile günlerce idare ediyorum mesela çünkü günü geldiğinde kira parasını hazır etmeliyim. O parayı kullanmayayım diye yemiyorum, içmiyorum, istemediğim yerde çalışıyorum, istemediğim hayatı yaşıyorum. Böyle düşününce sırf başkasına para kazandırmak için yaşıyormuşum duygusuna kapılmadan edemiyorum. Acayip yani. İnsanlara yaşlı, müdür, patron, erkek, koca diye saygı göstermek gerçeğini inan küçüklüğümden beri hiç anlayamadım ben. Hele ki insanların sırf bu sıfatlara sahip olduğu için saygıdeğer olduğunu düşümesi daha da absürd. Ne yani bir insan kapıcı olduğu için saygı göremez mi? Kendisine saygısızlık yapıldığında isyan edemez mi? Edemiyor çoğu zaman. Bir insanın saygıya değer olması tamamen ka

Güncellemeler

Resim
Son 1 aydır iş görüşmeleridir, ev aramacadır, bulmacadır, taşınmacadır, içini yaptırmacadır derken her günüm bir koşuşturmaca içinde geçti. Lakin herkes sakin olsun hem işimi hem de evimi buldum. Bir de farkettim ki; hayatımı değiştirmek için kilometrelerce öteye gitmeme gerek yokmuş. Yeni bir ev, yeni bir iş, yeni ev arkadaşı, yeni insanlar derken aynı şehirde bile hayatım epey değişecek. Yeniden. Hayatım demişken; üzerine düşündüm ben nasıl bir hayat istiyorum diye, her şeyi formülize etmeden rahatlayamadığım için şöyle bir formül getirdim: istediğim zaman istediğim şeyleri yapabilme lüksüne sahip olabileceğim kolay bir hayat istiyorum. Ne çok para, ne kariyer sevdasının bu isteğimin önüne geçmesine izin vermeyeceğim. Hiçbir zaman o kadar azimli olup dünyanın saygıyla anacağı büyük işler yapmayacağım belki ama en azından mutlu öleceğim sevgili okurcum. Kafası rahat insan, mutlu insandır, yaratıcı insandır. Son 2 aydır stresliydim, canım sıkkındı, ne adam eğlenebiliyordum ne de ev

Başkalarını ikna etmek mi daha zor, kendini ikna etmek mi?

Resim
Foto:Carlos Henrique Reinesch Terketmek, aşkını itiraf etmek, barışmak, istifa etmek, ilk adımı atmak... Beklemek bazıları için çok güvenli, bazıları için ise ızdırap. Yine de karar veren yerine mağdur olmanın hafifliğini yaşamak istiyoruz kimi zaman. O zaman yaşadıklarımızın sorumluluğunu almayız çünkü süreç bizim kontrolümüzde değildir. Olan olmuştur. Hayatı bize sunulduğu gibi kabul ederiz ve önümüze bakarız. Ama kendimiz karar veriyorsak, haklı olmak için gerekçeler üretip dururuz. Zihnimizdeki düşünceler, içimizdeki o emin olma hissi yakamızı bırakmaz. Hele ki işler tahmin ettiğimiz gibi gitmiyorsa insanlar kararlarımızın nedenlerini sorgular ve çoğu zaman neler hissettiğimizi anlamazlar. Hatta aradan zaman geçince biz bile neler hissettiğimizi unuturuz ve bizi o noktaya getiren olaylar sanki hiç yaşanmamış gibi davranırız. Ne yapmalı dersen inan ben de bilmiyorum okurcum. İlişkiniz kötü gidiyorsa bırakın sevgiliniz sizden ayrılsın ya da işinizden mutlu değilseniz kovulmayı bekley

Bol noktalı romantik bir mood

Resim
Foto: wishinbubble Bazen bir gün, bir gece, bir olay, bir kişi sizin yıllardır sahip olduğunuz anıların toplamından daha anlamlı ve daha güzel bir anı bırakabilir... Uzun zamandır böyle iyi hissetmemiştim dediğiniz anlardır onlar... Bu anların hayatınızda her zaman olmasını istersiniz ama zaten size o kadar iyi hissettirmesinin sebebi uzun zamandır sahip olmadığınız bir duyguya cevap veriyor olmasıdır... Bu duyguyu yaşamak demek illa ki üzgün bir anınızda sizi kurtaran keyifli zamanlar yaşamak demek değildir... Keyfinizin yerinde olduğu, işlerinizin yolunda gittiği mutlu olduğunuz anlarda da karşınıza çıkabilir... Hayatta her daim o anlara sahip olamazsınız... Olmamalısınız da zaten... Yoksa o anların farkını anlayamazsınız... Ve düşününce aslında o anlara, o anılara sahip olduğunuz kadar zenginsinizdir şu hayatta...

Nietzsche'den inciler.

"Sevilmiş olma isteği kendini beğenmişliklerin en büyüğüdür. " müdür? Bence öyledir abi.

Bir Taksim faciası olarak Sanat Cafe!

Resim
Nevizade'de bulunan İstanbul'a yeni gelenlerin genelde bilmeyip tercih ettikleri yanlış hatırlamıyorsam 5 katlı bir cafe & bardır, Sanat Cafe. Her katın ayrı işletmecisi mi var bilemiyorum, daha önce bir kere teras dışındaki bir katta oturup bir şeyler içmişliğim var ve kötü bir muamaleye maruz kalmadım ama teras katında yok birası ucuzdur, yok arkadaşlar ordaymış diyerek gittiğim her seferde bir sorun yaşadım. Koskoca grubun içinde bir şey içmek istemeyene "olmaz herkes bir şey içmek zorunda" deyip tatsızlık çıkaran garsonu mu dersin, hesabı ayrı ayrı ödemek istesen bile bir kişiden aldığı bütün paradan bütün hesabı çıkarıp "ben burdan aldım, kendi aranızda halledin artık" diyen kasadaki adamımı dersin... Hepsi 40 yaş üzeri, mavi gömlekli, devlet memuru zihniyene sahip, ağız yüz buruşturarak müşteri ile konuşan insanların çalıştığı, şikayet etmek istesen alıp karşına konuşabileceğin müşteri memnuniyetini önemseyen bir insan evladının olmadığı bir mekand

Lost da pek fena bozdu.

Resim
Canım sıkkındı. Yolda yavaş yürüyen yaşlı teyzeye sinir oldum. Otobüste geviş getiren amcaya sinir oldum. Yüksek sesle konuşan kızlara sinir oldum. Otobüs yanaşırken kapısını açmaya çalışan ve otobüsle taksinin çarpışmasına neden olan çocuğa sinir oldum. Arabasını otobüs durağına park ettiği için taksi şoförüne, taksinin dibine kadar girdiği için otobüs şoförüne, hepsine ayrı ayrı sinir oldum. Saçma sapan ileti yazan arkadaşlarıma sinir oldum. Kimisini engelledim, kimisini sildim. Baktım sinir olacak bir şey kalmadı, sinir olmaktan sinir oldum. Yeterince sinir olduktan sonra bir duruldum, normale döndüm.

Sadece.

Resim
....... Kötü bir ruh hali.

İzlenesi filmlerden...

Resim
Tesadüfen arka arkaya izlediğim 4 filmin gangster filmi olması biraz can sıkıcı olsa da içlerinden "Goodfellas" filmini geç de olsa izlediğim için mutluyum. İzlediğim en iyi gangster filmlerinden biri diyebilirim. Yangın musluğunun önüne park etmek gibi basit cezalardan en ağırlarına kadar istedikleri her şeyi yapabilme özgürlüğünün olması, normal insanların adil ve dürüst çalışarak sadece borçlarını ödeyebilmek için yaşarken bu insanların istedikleri paraları hatta fazlasını hiç zorlanmadan kazanabilmeleri, lüks içinde yaşamaları gangsterliği bana bile cazip bir "meslek" gibi gösterse de (Ne de olsa iş arayışım hala devam ediyor) sonunda hepsi ağır bedeller ödüyor ve film bir çeşit ders veriyor sonunda. Siz de hala izlemediyseniz şiddetle tavsiye ederim. Radio Eksen'in jinglelarında duyup çok hoşuma giden bu repliğin ve sesin sahibini de öğrenmiş oldum ayrıca. "Funny, how? I mean like I am a clown, I make you laugh, I amuse you? How am I funny? What the fu

Duş almak ya da almamak, işte bütün mesele bu (!)

Resim
Foto: MixedMayhemPro Çok fazla zamanım var. Düşünmek için, duş almak için, özlemek için. Boş zamanlar insanların en tehlikeli zamanlarıdır. Her seçeneğe deneme şansı verirsiniz çünkü yapacak daha iyi bir şeyiniz yoktur. Hal böyle olunca saçmalama şansınız yüksektir. O yüzden bir insanı boş zamanlarında yaptıklarıyla değerlendirmemek lazım. Türk erkeklerin çoğu ezik ve sapık! Zaten kesin olarak bildiğim bir şeyi bir kere daha kesin olarak anladığım için gururluyum. Dün gece trafik sıkışık olduğundan dolayı Ortaköy'den Beşiktaş'a yürüme isteğim; adım başı her arabadan laf atan erkeklerin taciziyle baya sevimsiz bir hal aldı. Hele ki bir tanesi arabanın içinden silah çıkardı ve ateş etti. Yolda yürürken adamın biri size silah doğrultursa yüreğiniz bir anlığına ağzınıza gelir, tepki bile veremezsiniz. Bana da aynen öyle oldu. Lütfen sen de ev arkadaşım gibi "gerçek silah mıydı?" diye sorma içinden okurcum. Gerçek olsa şu an bu satırları yazıyor olamazdım :) Böyle

Küfretmek güzeldir.

Ben hiç böyle ağız dolusu küfür edemedim okurcum. Hiç o kadar gaza gelemedim. Hani bu işte gaz unsuru gerçekten önemli, çok sinirlenmiş olmak yeterli değil. Nitekim yadırganacak bişi yapıyosun, hele bunu bir kızın yapması daha da alışılmamış bir durum. O şaşkın, ayıplar bakışları umursamaman için sağlam bir gaz lazım. Bunu da anlamıyorum esasen, her türlü konuyu konuşabiliyorum ama söz konusu küfür olunca bi çekingenlik, bi bişi. Ayrıca burda üzerine basa basa söylemek istiyorum ki küfür bana göre yadırganacak bişi değil hatta yeri geldiğinde terapi yerine bile geçebilir. Şu vidyoları izlerken inan "ohh bee" diyerek izledim. Hani öyle içten küfür ediyorlar ki, sanki ben etmişim kadar rahatladım, bide ben etsem düşün yani rahatlığı. Ozan Güven. *İlişkin nasıl gidiyor derken?? Ben sana soruyor muyum kimi s**tiğini =))) Ve tabii ki Doğuş Reyis . S***cem ama yapamıyorum, olmuyor =))) Güldüğüme bakmayın, adamlar haklı beyler.

Üç Aynalı Kırk Oda

"Etini satmak, bütün gün masa başında kendini ve içini çürütmekten daha zor değildir inan. Her işin kendine göre yorgunlukları vardır elbet. Et dediğin çabuk dinlendirilir. Ruhu dinlendirmekse imkansızdır. Donarak ölmek gibidir ruhun çürümesi. Yavaş yavaş eksilirsin, yavaş yavaş uyuşursun, hiçbir şey hissetmemeye başlarsın, sonra sen uykuya daldığını sandığında ölmüşsündür aslında. Ölmüş olduğunu bile bilmemektir bu. Bak şu meydanlar, caddeler, sokaklar, ölmüş ruhlarıyla yürüyen insanlarla dolu. Şu ölü halleriyle ne de aceleciler. Hayatta yetişecekleri hiçbir şey kalmadığı halde, hep bir yerlere yetişmeye çalışıyorlar. " Murathan Mungan

İnsanlar kaça ayrılır?

Resim
Her şeyi olması gerektiği gibi yaşayan insanlar vardır mesela. Dersini çalışır, bir iş bulur ve istikrarlı bir şekilde devam eder... zamanında evlenir, çocuk doğurur, kurulu düzeni sever. Bunları olması gerektiği zamanda, olması gerektiği şekilde yapar. Olması gerektiği gibi kavramı toplumda doğru kabul edilen yargılardan ibarettir. Daha ilerisini düşünemez, empati kuramaz. Başka hayatlara karşı çok açık ve hoşgörülü değildir bu insanlar. Ne istediklerini gayet iyi bilirler. Kararsızlıklar, histerik çelişkiler bu insanlara saçma ve yorucu gelir. Hayatında hiçbir şey olması gerektiği gibi olmayan insanlar vardır. Hayatı sadece başkalarından farklı yaşamak isterler. Aslında bu bir istekten çok yaradılış meselesidir. Nasıl bir hayat istediklerini kolay kolay bulamazlar. Deneye yanıla, sil baştan denemelerle kendi hayatlarını kurarlar. Bazen bu süreci kimseyi üzmeden yaşarlar, bazen etrafı toza dumana katarlar. Kimisi toplumun yadırgamalarına karşı ayakta duramaz, kulağını tıkayamaz. İşte

Murathan Mungan'ı seviyoruz.

"inan batmış şehirler gibi onarılmaz anılar ! biri beyaz biri kara iki kedi.. birbirlerinin omzuna kollarını dolamışçasına birbirlerine şefkatle sarılarak, birbirlerine dayanarak yola çıkmışlar. gölgeler akşamüstünü söylüyor. yorgun bir günün sonunda eve dönüyorlarmış gibi. yüzlerini görmüyoruz ama eminim mırıl mırıl konuşuyorlardır. belli sınanmış, denenmiş bir dostluk bu, uzun yolları da göze alabilen bir dostluk ya biz, binde bir karşımıza çıkan dostluk, arkadaşlık, sevgililik fırsatlarını ne yapıyoruz? akşam üstünün bir saatinde yorgun gövdemizi yaslayıp mırıl mırıl konuşabileceğimiz, omzumuza dolanan bir kolun, başımızı yaslayabileceğimiz bir omzun, belimizi kavrayan bir elin, uzun yollara dayanıklı ayakların sahibi karşımıza çıktığında tanıyabiliyor muyuz onu, değerini biliyor, biricikliğini, benzersizliğini anlayabiliyor muyuz? ... yoksa hayatı sonsuz, fırsatları sayısız sanıp kendimizi hep ilerde bir gün karşılaşacağımızı sandığımız bir başkasına, bir ye

Güzel parti, güzel insanlar...

Resim
Güzel bir kızla tanıştıktan sonra arkadaşlarına fotoğraflarını gösterip "olum ben bu kızla msn'de konuşuyorum lan" diye hava atan bir kıro coskusuyla geçen haftaki şirket partisinden birkaç fotoğraf koymak istedim okur. Ne kadar güzel insanlarla çalıştım ben misali. Güzel insanlarla güzel bir parti oldu. Çok güzel hemde. Şarkı söyleyen Fransız afet; libra sista! Gecedeki favorim... O da yakın bir zamanda şirketten ayrılıyor ama gitmeden geceye damgasını vurdu. Şarkı söyledi, yaptığı işin en iyisi olarak seçildi, ödül aldı, bütün gece durmadan herkesle dans etti... Birkaçını gerçekten özleyeceğim... Meraklısına elbisemin boydan görüntüsü. Gecenin sonunda azıcık sarhoş olmuşum, mahsun mahsun oturup, insanları izliyorum. Bütün bu insanları gördüğüm son gece olduğunu düşünmüştüm. Ama öyle olmadı. Çarşamba günü benim için hoşçakal partisi yapmaları beni gerçekten çok mutlu etti. O gün herkesle konuşmak, iyi dileklerini almak, sarılmak, vedalaşmak çok içime sindi. Dünyanın e

İlahi adalet

Bundan 2 yıl önce tanıştığım birisinden ilk gördüğüm andan itibaren çok etkilenmiştim. Hayatımda birkaç saat birlikte olup da bu kadar kolay ısındığım başka bir erkek olmamıştır herhalde. Geçen güzel bir günün ardından ayrılıp gece buluşmak için sözleşmiştik. Acayip heyecanla beklediğim bir gecede kendisi gelmeyince yaşadığım hayal kırıklığını anlatamam sana okur. Hayatımda ilk defa bir erkek için bu kadar gözyaşı döktüm. Yaşadığım hayal kırıklığı kafamda kurduğum şey ile yaşadığım şey arasındaki farklılıktan kaynaklanıyodu. Yoksa daha 2 günlük tanıdığım biri hakkında ne biliyorumki neyin hayal kırıklığını yaşayacağım? Gel zaman git zaman bu arkadaş birkaç kere Türkiye'ye geldi. Sebep direkt olarak ben değildim ama geldiği her seferinde beni aradı. Ben onu tanıdıkça ondan uzaklaşmaya, o da beni tanıdıkça bana yakınlaşmaya başladı. Bundan 1 sene önce tekrar Türkiye'ye geldiğinde yine benle görüşmek istedi. Sözleştik. Ben de o gün çok iyi vakit geçirdiğim biriyle beraberdim.

Çok gaz bir blog.

Resim
Foto: Basistka Sevgili hemcinslerim, Hani çevremizde çok güzel bulduğumuz kadınlar olur; tavrıyla, tarzıyla, konuşmasıyla sanki bütün dünyadaki erkeklerin ondan hoşlanacağını sandığımız kadınlar... Her erkekle münasebetinde erkeğin ondan hoşlandığı için böyle davrandığını düşünürüz ya hani?! Hani o kadar ki, sevgilimiz varsa, o kızı kıskanmıyor görünmemek için salak salak kızı överiz de erkeğin aklında yoksa bile aklına sokarız? İnsan içine çıkmasın, çevremizde ilgi duyduğumuz erkeklerle tanışmasın isteriz o kadınların ya hani??!!! Şimdi sıkı durun, bağlıyorum: Aslında onlarla o kadar vakit kaybederiz ki asıl tehlikeli olan "sümük" diye tabir edebileceğimiz kadınları gözden kaçırırız!!! Çünkü bize göre rakibimiz olabilecek klasta değildir onlar. Bir erkeğin bizi ona tercih edeceğini düşünmeyiz. Hayır biz niye kendi ölçütlerimize göre değerlendiriyosak bu kadınları? Hayat erkeklerle kadınların, kadınları değerlendirme ölçütünün ne kadar farklı olduğunu defalarca yüz

sevmek zor zanaat

Resim
foto: the-sinister Sevgi arsızıyım ben. Çok sevmek, çok sevilmek istiyorum ama bir o kadar da korkuyorum bu duygudan hatta çoğu zaman izin vermiyorum bu duygunun beni ele geçirmesine. Hayatımı daha çok beynimle yönetmeye çalışan bir insan olarak bu duyguyu kontrol etme içgüdüsü gelişiyor, aksi takdirde yıkıcı bir etkisi olabiliyor bende. İnsanlara çok kolay ısınamam ben. Sıcak görünürüm ama aklımda hep bir acaba vardır. Hatta yeni tanıştığım insanların kötü özelliklerini aramak gibi hastalıklı bir yönüm de var. Sanırım hepsi kendimi koruma içgüdüsünden geliyor. Birinin benim dostum olabilmesi için aradan uzun bir zaman ve çok fazla paylaşım geçmesi gerek. Her türlü pis senaryodan sonra onun hala iyi niyetli olduğuna inanırsam, işte o zaman koşulsuz güveniyorum. Bu kişi sayısını ne kadar az tutarsam o kadar iyi çünkü o zaman daha az üzülme şansım var. Yarın bir gün onlardan birinden hiç beklemediğim bir darbe yersem üzüntüm büyük olacak çünkü. Sonra kalbimi daha ilk baştan a

Serseri mayın

*Yalnız kalınca geçmişe özlem duyma eğilimleri başlıyor bende. Sadece kendi geçmişim değil, başkalarının geçmişi, fotoğrafları, neler yaptıklarını araştıyorum. Benimle hiç ilgisi olmayan kişilerin geçmişlerini merak edip, eğer geçmişleri şimdiki hayatlarını aratıyorsa ben de üzülüyorum onlar için. Asla değiştiremeyeceğim bir şey için üzülüyorum mesela. Yetmiyor yaptıklarım bana. Eğlenmediğim o ana kızıyorum sonra. Keşke o an istediğim kişiyle, istediğim şeyi yapabilseydim diye geçiriyorum içimden. Melankolik oluyorum saçma sapan. Bu yüzden fazla yalnız kalmak bana pek iyi gelmiyor. *Bu ayın sonunda işi bırakıyorum. Kendi kararım. Böyle olsun istemezdim ama yine de pişman değilim. *Ev sahibim 1 Mayıs'ta biten kira sözleşmesini uzatmak istemiyormuş. Hayır ben istiyorum ama o n'olcak?! Bide işi bıraktığım gün söylenir mi bu allahsız?! *Ve evim... Biricik evim, özgürlük alanım. İçinde bulunduğum ilk andan itibaren seni o kadar benimsedim ki.. Asla kötü hissettirmedin bana k

Kronik tatminsizlik 21. yüzyıl hastalığı vol 2

Resim
foto: jinhaung Mutsuz olmamak için tonlarca neden sayabilirsiniz belki. Artılarıyla eksileriyle hayatınızı tartsanız, artılarının daha ağır geldiğini farkedersiniz ama yine de neden mutlu olamadığınızı anlayamazsınız. Mutluluk biraz bakış açısına bağlı ama mutsuz olmamak demek mutlu olduğunuz anlamına da gelmez. İşinizden memnun olmayabilirsiniz mesela haftanın 8 günü işine küfrederek giden bir tek siz değilsiniz. İş çıkış saatini dört gözle beklersiniz en azından evinizde huzuru bulma umuduyla ama lanet olası trafik nedeniyle evinize olması gerektiğinden çok geç ulaşıp bütün enerjinizi yollarda heba ediyor olabilirsiniz. Yıllardır sizinle aynı frekansta olan, sizi gerçekten heyecanlandıran bir erkekle birlikte olmamanın boşluğunu yaşıyor olabilirsiniz. Ya da hayatınızda çok güvendiğiniz, sizi çok seven dostlara sahip olup ama iş eğlenceye gelince aklınıza esen spontene planlara her an "varım" demeyebilirler. Ne eğlence, ne arkadaşlık, ne iş, ne özel hayatta tatmi

Şehrazat sendromu

Resim
Babamın kişiliğim üzerindeki kötü etkilerini hala hissediyorum. Babam benim sürekli ne kadar mükemmel, değerli biri olduğumu bana telkin edip dururdu. Daha küçükken bile mükemmel bir kadın olmam için sürekli hanımefendi olmamı öğütler, yemeğe filan gittiğimizde arkadaşları bu kadar küçük bir kızın nasıl bu kadar oturaklı olabildiğine şaşarlardı. Aradan 20 yıl geçtikten sonra bu telkinler beni bir hanımefendi yaptı mı diye soracak olursanız; hayır. Üstelik olmam da gerekmiyor bence. Yine de bu durum o kadar içime işlemişki yaptığım şeylerde beni frenleyen en önemli belki de tek şey; egolarım. Ne başkasının ne düşündüğü, ne ahlaki kurallar... "Biri" ile ilişkiler üzerine konuşuyorduk. Kendisi beni çok az tanımasına rağmen şahane bir tespitte bulundu. Benim 10 dakika bile birşey düşünmeden ya da yapmadan duramayacağımı iddia etti. Aslında şöyle bir düşününce gerçekten haklı. Ne zaman birşey düşünmeden, yargılamadan vakit geçirdim, kendimi öylesine bıraktım

Yapılacaklar listesi

5 yıl içinde yapmak istediklerimin listesi yaptım. Günlük filan tuttuğum yok, bu blog benim günlüğüm gibi oldu. Hani 5 yıl sonra hala bu blog olursa hangilerini yapabilmişim diye bir kayıt olur en azından dedim. Bir dönem sarışın ol Master yap Aşık olursan aşkını itiraf et! Bekleme yani Denize çıplak gir Yurtdışında en az 2 yıl yaşa Rio Karnavalı'na git Dominik Cumhuriyeti'ne git Peru'ya git Güney Amerikalı'yla aşk yaşa Dövme yaptır En az 1 dil daha öğren Mısıra git, piramitleri gör Yeni Zelanda'ya git Ortadoğu'ya git Bir yarışmaya katıl Araba kullanmayı öğren Araba al Herşeyi kendi kazandığın paranla karşılayacağın lüks bir tatil yap Anneni muhteşem bir tatile götür Extreme bir spor dene Threesome eheh Bir filmde oyna Ev al En az birşeyin ustası ol P.S. Bak ben o kadar paylaştım, şu yazıyı okuduktan sonra yapılacaklar listesinde çok ilginç bir madde olup paylaşmayan aşkolsun. Hayır sadece merak ediyorum yaratıcı neler yapılabilir diy