Kayıtlar

2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Şevksizlik üzerine bir serzeniş

Resim
foto: bri-chan Şevksizlik bir virüs gibi sanırım. Bir kere yakalanırsanız sürekli etkisini hissederseniz hatta yetmez çevrenizdekilere de bulaştırırsınız. O yüzden benim taktiğim mümkün olduğunca bu şevksizlikten kaçıp motivasyonu yüksek, enerji dolu insanlarla beraber olmaktır. Kaçamadığım zaman ise muhtemelen depresyona girerim, keyifsiz bir insan olurum. Kendim diye demiyorum keyifsizsem ben hiç çekilmem okur. Öyle yani.

Doğum günü laneti gitti :)

Resim
Geceye ait elimdeki tek resim bu var şimdilik. Eskiden doğum günlerimde hep birşeyler eksik kalırdı benim okur. Ya sevdiğim kişilerin bir kısmı yanımda olamazdı ya da doğum günümden bir kaç gün önce tatsız bir olay olurdu. Ya yeni taşındığımız bir zamana, okula yeni başladığım kimseyi tanımadığım zamanlara denk gelir ve doğum günüme davet edecek kimseyi bulamazdım. İzmir'de üniversite zamanlarında yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen çok yakın 3 kız arkadaşımla 4 yıl boyunca 1 kere bile doğum günümü beraber kutlama şansı bulamamışızdır, düşün yani. Ama bu sefer herkes yanımdaydı. Annem bile süpriz yapıp İzmir'den kalkıp gelmişti. Mekan müzikler bir kenara dün gecenin bu kadar keyifli olmasının en büyük nedeni gelenlerin nerdeyse hepsinin benim gerçekten sevdiğim insanlar olmasıydı. Hepsiyle tek tek çok fazla muhabbet edemesem de orda olmalarından pek mutluydum. Gecenin bilançosu : Çok sarhoştum, çok dans ettim, çok seksi giyinmiştim (uuuUu) Ama değiştirdiğim saç stilim kıyafeti

Yabancılarla çalışmanın iyi ve kötü yönleri

Resim
foto: Diana Rikasari Bizim kültürümüzünden, yetiştirilme tarzımızdan mütevellit alışmışız hep başımızın çaresine bakmaya, kimseye yük olmamaya... Bu yüzden fazla talepkar değiliz, çok fazla söylenmeyiz, çok çalışırız, emeğimizin karşılığını alamayız ama yine de canımıza tak edene kadar devam ederiz, vazgeçmeyiz heheyt be. Ben uluslararası bir yayımcılık şirketinde çalışıyorum okuyucu. Dolayısıyla patronlarım da dahil hergün bir sürü yabancıyla çalışıyorum. Bu şirketin faaliyet alanıyla, iş hayatıyla ilgili hergün çok fazla şey öğreniyorum lakin öğrendiğim bir başka şey ise; yabancılarla çalışmak. Onca zaman beraber geçirdikten sonra hiç gözlem yapamamış ya da yaptığım gözlemleri hiç paylaşmamış olsaydım ayıp ederdim herhalde. İyi yönlerinden bahsedecek olursak; Kendi çalışma anlayışınla onlarınkini kıyaslamayabilmen, "vay anasını adama bak, bunun için bile talepte bulunuyor, biz olsak ağzımızı açmayız" deyip yeni bir vizyon kazanabilmen mesela. Türklere nazaran daha az aşağı

Yarim İstanbul

Resim
foto: Sina Demirel 18 yıllık İzmir yaşamımın ardından ister nankör deyin, ister başka bir şey; ben yurdumu belirledim. Yarim İstanbul diyorum ve yaşamımı burada devam ettirmekten dolayı çok mutlu olduğumu bütün kamuoyuna bildiriyorum. Bir şehri eviniz olarak benimsemeniz sadece şehrin güzelliğiyle alakalı değil. O şehrin size nasıl hissettirdiğiyle alakalı aynı zamanda. Geçen hafta İzmir'deydim. İzmir'de tanıdığım ve sevdiğim birçok kişiyi yakın bir zamanda görmüştüm İstanbul'da zaten. Orada özleyeceğim şehrin ruhu ve İzmir'deki evim olmalıydı. İzmir'deki evimi çok özlemişim orası ayrı ama şehrin ruhu bana iyi hissettirmedi. Yapılacak aktivitelerin azlığı, gidilecek mekanların azlığı, aşırı sıcak olması, orda geçirdiğim yılların bana hep bütün asiliklerimi, kendimi bulma çabalarımı, küslüklerimi, kavgalarımı, babamın vefatını hatırlatması, İzmir'i yaşamak istediğim şehirden ziyade arada sırada sevdiğim insanları ziyaret etmek için gideceğim şehirden öteye

Ölçüsüz olmak ile serseri ruhlu olmak arasındaki fark

Resim
Yaptıklarının sorumluğunu aldığı, başkalarına zarar vermediği, incitmediği ve hatalarını başka gerekçelere sığındırmadığı sürece kimseyi yargılamam. Ama ölçüsüzlüğe tahammül yok. Ölçüsüzlük; iradesizliktir. Aslında iradesizliğinden yaptığın şeyleri başka gerekçelerin arkasına saklamaktır. Kendi isteklerin ve zevklerin uğruna başkalarını incitmeyi umursamamak ya da pişman olup aynı şeyleri tekrar yapmaktır. Böyle vaaz verir gibi konuşup sütten çıkmış ak kaşık değilim ben de elbette. Serserilik hatta başkaları için uygunsuz bulunabilecek türden davranışlar ben de sergilemişimdir ama hiçbir zaman yukarda bahsettiğim türden ölçüsüzlük yapmamışımdır. Uçuk kaçık şeyler yapan insanlara bayılıyorum, zaten bu tarz bir sürü arkadaşım var. Ama bunu bir duruş haline getiren, gerçekten kendini anlayıp, tanıyıp, eğlenmek için yapan kişilere yakışıyor bu durum, " sen kim oluyosun, bu benim hayatım" modu onlar yapınca ha.sktir çekilemez haline geliyor. Arasındaki farkı anlamak, anlatmak lazı

5 dakikada değişir bütün işler!

Resim
Off ne şuursuz bir haftaydı. İşteki en kötü haftamdı sanırım. Aylar öncesinden beklediğim ve bu ay almam planlanan zam resmen yalan oldu. Zammı 2 aydır öyle büyük bir hevesle bekliyordum ki, bu durumu hazmedip kabullemem biraz zaman aldı. Aralık 2009 dan beri çalıştığım Madam Brownie ile ilişkilerimi kesin olarak koparma kararı aldım. Nedenlerini detaylı olarak anlatmak pek hoş olmaz tabii ama kısaca; iletişim bozukluğu bu işten aldığım keyfin yok olmasına neden oldu. Gönüllü olarak yaptığım bir işten keyif almamak o işe devam etmemek için yeterli bir sebep göründü gözüme. Bu kadar emek verdikten sonra bu şekilde bitirmek üzücü olsa da, şu ana kadar kararımdan hiç pişmanlık duymadım. Madam Brownie'nin bana katkıları oldu elbette. İlk başlarda çok motiveydim, çok keyif aldım. Ufkumu açtı. İlerde burda gördüğüm hatalardan kaçınarak çok daha iyi projeler yaratmak adına ilham kaynağım oldu. Bunu da yapılcaklar listesine ekledim. Şimdi bir alkış: Sabancı Üniversitesi Avrupa Çalışmaları

Yine mi güzeliz, yine mi çiçek.

Resim
Bazen ilk görüşte kanımın feci kaynadığı insanlar oluyor. O görüşmeyle kalmasın samimi arkadaşlar olalım istediğim insanlar. Aslında biliyorum aynı frekanstayız ve çok eğlenicez belli bi aşamayı geçersek. İlk buluşmalar vasat geçiyor mesela. Sonra bir elektrik oluyor ortamda; bütün buzlar kırılmış, muhabbet şahane gidiyor, herkes rahat.. İşte o an diyorumki; evet benimsin bebeğim.

Kronik tatminsizlik 21. yüzyıl hastalığı!

Resim
Mutsuzluk değil kesinlikle hissettiğim. Hatta bir süredir nerdeyse hiç hissetmediğim bir duygu mutsuzluk. Ama şu aralar eksik bir şeyler var bende hissediyorum. Tatminsizim. 3 hafta önceki Amsterdam gezimde evet çok eğlendim ama kesinlikle dinlenmiş ve yenilenmiş olarak dönmedim. Dolayısıyla bu tatil bana ihtiyacım olanı vermedi. İstanbul'da yaşamım; çalışmak, gece dışarı çıkmak, arkadaşlarımla eğlenmek, gezmek, tozmak ile geçiyor. Geçen hafta deliler gibi özlediğim annem geldi mesela. İşimi seviyorum, çalıştığım kişileri seviyorum, uğraştığım diğer şeyleri seviyorum. Kendimi tatmin edecek daha başka planlar yapmaya çalışıyorum ama bu aralar hiç bir şey beni " hah işte ihtiyacım olan şey tam olarak buydu" gibi bir duyguyla heyecanlandırmıyor. Belki de bir süredir çok hızlı yaşamak ve tam anlamıyla kendimle başbaşa kalamamaktır beni böyle yapan. 3 aydır güya tek yaşadığım evimde toplasan 10 gün bile yalnız kalmamışımdır. Seviyorum bu durumu aslında ya da sevdiğimi düşün

Boşluk güzeldir.

Resim
Ya bişi söylücem. Genciz, güzeliz herkesi üzerizde... Az biraz sakin olsanız? Nedir herkeste "gençlik gidiyor, eğlenmeliyim, aktiviteden aktiviteye koşmalıyım" mantelitesi biladerim? Bir rahat olun ya, her anınızı birşeyle uğraşarak geçirmek zorunda değilsiniz. Hiçbirşey yapmamakta güzeldir. Uyur, rüya görürsünüz hiç olmadı. Valla bak. Öperim.

Gezdim, gördüm, paylaşıyorum

Resim
Brüksel bünyesindeki Avrupa kuruluşları nedeniyle Avrupa başkenti filan zannedebilir kendini ama bir turist gözüyle benim için Avrupa'nın en çirkin şehirlerinden biri. Hatta gördüklerim içerisinde bariz en kötüsü. Brüksel'e takım üyesi olduğum Youth (Un)Employment Projesinin konsept geliştirme toplantısı için gitmiştim. 2 gün boyunca fazlaca tartıştık, konuştuk, bu projeyle sandığımdan fazla kişinin ilgilendiğini, desteklediğini gördüm. Böyle büyük ve uzun süreli bir projenin ana takımında yer almanın önceki deneyimlerinden farklı olacağı kesin. Bu yüzden hayatımı, bakış açımı ve vizyonumu nasıl değiştireceğini görmek için sabırsızlanıyorum. Brüksel- YuE proje takımıyla Toplantıdan dolayı şehri sadece birkaç saat görebildim ama gördüğüm kadarı yetti. Mesele gezilecek görülcek yerin çokluğundan ziyade şehrin atmosferinde. Kasvetli bir şehir, sokakta bir sürü Türk, siyahi -muhtemelen Afrika kökenli- araplar, türbanlılar ve turist göre

It is called life

Resim
Canım mal gibi mayışmak, tembelleşmek, hayvan gibi gülmek, güzel güzel giyinip süslenmek, güzel mekanlara gidip hoş erkeklerle bakışmak, flört etmek, makyaj yapmak, hızla giden bir arabada müziği son ses açmak ve yolu izlemek, alışveriş yapmak, güneşlenmek, denize girmek, dansetmek ve sarhoş olmak istiyor!

Mutlu bir blog.

Hayatımın hiç şikayet etmediğim bir dönemindeyim. Ben daha pozitif olduğum için mi hayat bana daha güzel ve cömert geliyor yoksa hayat bana daha güzel ve cömert davrandığı için mi ben pozitifim bilemiyorum. Güzel insanlarla tanışıyorum, güzel ortamlarda bulunuyorum, hayattan daha fazla keyif alıyorum. Sıkıldığım, üzüldüğüm anlar pek sık olmuyor artık. Keyfimi ve eğlencemi belli durumlara, kişilere, yerlere şartlamıyorum. Tek korkum zamanın bu duyguyu ve güzellikleri öldürmesiyle yine memnuniyetsizlik, sıkılganlık ve şikayetlerin başlayacağı bir döneme girmek. Zira geçmişe dönüp baktığımda hayatı bana sunulduğu gibi kabul ettiğim pek olmamış.* Ben yenilikler ve değişimlerle mutlu olan biriyim. Hayatımın en güzel dönemleri de benim bu savımı destekliyor çünkü hepsinin tek bir ortak noktası var; yeni bir dönemi başlatmış olması. Annemle babamın boşandığı dönemde babamdan ayrı olarak Mimkent'e ilk taşındığımız zamanlar ne kadar huzurlu ve mutlu hissettiğimi hatırlıyorum. Ortaoku

İzmir'i özlemek...

Resim
İzmir'i özlemenin tam net bir tanımı yoktur aslında. Yani siz İzmir'in nesini özlediğinizi bilemezsiniz. Kordon'u özledim dersiniz, Alsancak'ı dersiniz, İzmir'deki evimi özledim dersiniz ama aslında bunlar 2 haftadan sonra sıkıcı gelen şeylerdir. Hele bir de İstanbul'da yaşıyorsanız, çok daha fazlasını bulabildiğiniz bir şehirde özlem nedeninizi böyle şeylerin arkasına dayandıramazsınız. Elalem "İstanbul'da daha fazlası var be kuzucum" der mal mal bakar suratınıza. O yüzden neden bilmiyorum ama İzmir'i özlüyorum dersiniz sadece. Sizin özlediğiniz şey, şehre ilk girdiğiniz andan itibaren hissettiğiniz huzurdur aslında. İzmir'in başka bir havası vardır. Modern ve güleryüzlü insanlar vardır orada. Sadelik ve düzen tüm şehrin ruhuna işlemiştir adeta. Güvende olduğunuzu hissedersiniz. Bir insanın İzmir'li olduğu tee 1 km den belli olur mesela. "İzmir'deyim abi ben, oh be özlemişim burayı" dersiniz gelir gelmez. İşte bunu se

The Hardest Things to Say

"The most important things are the hardest things to say. They are the things you get ashamed of, because words make them smaller. When they were in your head they were limitless; but when they come out they seem to be no bigger than normal things. But that's not all. The most important things lie too close to wherever your secret heart is buried;they are clues that could guide your enemies to a prize they would love to steal. It's hard and painful for you to talk about these things... and then people just look at you strangely. They haven't understood what you've said at all, or why you almost cried while you were saying it..." Stephen King

High Fidelity

Resim
Bu filmi izleyin, izletin.

Bir adet Tansu nasıl tavlanamaz kılavuzu

Yıllardır arkadaşlarımın deneyip de muvaffak olmadığım her başarısız ilişkimin ardından, " kızım sende bir sorun var kesin, herkese bok atıyosun" yorumlarına cevaben ve ilerde benimle ilgilenecek adaylara yön gösterici olması açısından yazıyorum bu yazıyı. Hani beni tavlamaya çalışmak isterken işi sağlama almak için önce blogumu okumak ister belki(!), belli mi olur!? Hazırsak, buyrun başlayalım... -Görüşmeye başladığımız ilk zamanlarda kendinizi yermeyiniz! -Bilakis çok da övmeyiniz! -Sürekli kendinizden bahsetmeyiniz! -Sorunlarınız varsa bile ben sizi yeni yeni tanımaya çalışıyorken, sorunlarınızdan bahsedip, ürkütmeyiniz! (Ortamın samimiyetine kaptırıp ben de yapıyorum ara sıra ama ben de yanlış yapıyorum demek ki ) -Aklınıza espri gelmiyorsa, illaki yapıcam diye kendinizi kasıp, normal şartlarda yapmayacağınız espiriler yapmayınız! -Hele ilk tanışmalarda, sarılmaca, belden kavramaca bu tarz laubali hareketler yapmayınız! Vallahi hiç hazetmiyorum. Genelde tanıştığım insan

Hangi bildiğim? ;)

Resim
Etenşın etenşın! Merakla beklenen dergi Madam Brownie yayında :)) Dergi çıktığından beri pek keyifliyim, okuduğum yazıları tekrar tekrar okuyup eğleniyorum. Çok keyifli ve kesinlikle içimize sinen bir iş oldu diyebilirim. Devam ettikçe, daha da geliştireceğiz, konsepti yazarlığı, fikirlerimizi. Öncelikle girişimciliğiyle bu işe ön ayak olan ve çok özveri gösteren Yeşer Sarıyıldız arkadaşımızı tebrik ediyoruz :)) Harika bir websitesi ve logo tasarlayan Mert Ünal, İlker İşbilir, diğer yazarlar Burçak Külcü, Gülşah Kahraman ve katkıda bulunanlar ile çok keyifli bir iş çıkardık. Websitesinin linki için burdan buyrunuz : http://www.madambrownie.com/ facebook ve twitterda da varız! http://www.facebook.com/home.php?ref=home#/pages/Madam-Brownie/208711214293 http://twitter.com/madambrownie Tam olarak nedir bu dergi, ya da ne değildir diyenler için durumu özetleyen "Neyin nesiymişiz" yazısını paylaşmayı tercih ediyorum ;)) "Ben portakalda vitaminken kadın dergileri vardı piyasad