2009 u verimli geçirenlerdenim :)

Blogger raconu bu herhalde, bu aralar herkeste görüyorum " 2009 u nasıl geçirdim" ya da "Yeni yıldan ne bekliyorum" tarzında yazılar, acemi bir blogcu olarak ben eksik kalır mıyım hiç!?

Eveet 2009 un ilk iki ayını nasıl geçirdim diye hatırlamaya çalışırken, ah evet o karın ağrısı TOEFL ile geçen zamanlardı. Üstüne bir de iyi bir skor alamadım, ziyan zebil oldu, onca stres, uğraş ve para. Ama hemen ardından, aylar öncesinden başvurmayı planladığım, o zaman da gözümde kabul edilmeyi çok büyüttüğüm bir eğitime kabul edildim. Bu başarısızlığı unutturdu bana, yani en azından birazcık :) Krakow'da geçen 2 hafta bana çok şey kattı. İspanya ilk kültürler arası çevreye dahil oluşum açısından, Polonya ise kültürler arası bir ortamda ilk kez çalışmak adına bambaşka bir kültürel şok yaşattı bana. Bu konuya hazır olup olmadığımı, ne gibi eksiklerim olduğunu ve işin zorluklarını gördüm. Kendimi başka bir dilde kolaylıkla ifade edemeyişim, hayal kırıklığına ve kendime güvenimin kırılmasına sebep oldu. Döndükten hemen sonra, Kıbrıs'a AEGEE'nin uluslararası genel kurulu olarak adlandırılan AGORA'ya katıldım. Pek mutluydum, ihya olmuştum. Aylardır geziyordum. Bu arada en fazla gezdiğim ve yine en yüksek not ortalamasına sahip olduğum dönem o dönemdir. Hem de az buz değil, hatırı sayılır bir not ortalamasıydı, şşt ;) Biz buna motivasyon faktörü diyoruz.

Daha sonra finallerdir, mezuniyettir, balodur derken üniversite hayatıma elveda, güzel bir yaza merhaba dedim. Bulut Sigorta Acenteliğin'de çalışmaya başladım. 4 ay boyunca az çok bir acenteliğin nasıl işlediğini öğrenmiş oldum. Önemli bir güvence benim için, çünkü her halükarda çalışabileceğim bir iş var. Sigorta işleriniz olursa, bekliyoruz efendim. Hilton yanı, Esen Han 5. Kat daire: 501. Bulut Sigorta güveni ve kaitelisiyle ;)) Tabi ki, kendi reklamımı yapıcam, nedir yani?!

Yazın 3 hafta Macaristan macerasının ardından takvimlerimiz eylülü gösteriyordu. Koordinatörü olduğum ve benim için çok özel bir etkinlik olan BEACHY NETWORK MEETING'i başlatmış olduk. Yazın, o etkinliğin organizasyon dönemiyle geçti. O kadar sahiplendim ki etkinliği, inanılmaz bir motivasyon kazandım en iyisini gerçekleştirmek için. Bu benim koordinatörü olduğum ilk etkinlikti. Bir işin başında olmanın vermiş olduğu gerginlik, sorumluluk, insanları motive etmeye çalışmak vs.. hepsi ilerde benzer süreçlerden geçince işime yarayacak.

CV'sine "takım çalışmasında iyiyimdir" yazıp da, aslında bir haltta iyi olmayan o kadar çok köfte adam var ki etrafta. Takım içinde, egolarından dolayı takım arkadaşının moralini bozarak ön plana çıkmaya çalışmak, senin takım çalışmasında iyi olduğunu göstermez! Bence herkesin böyle bir deneyim yaşaması lazım. Çünkü bir takımın parçası olmakla, takımın lideri olmak çok farklı şeyler. En azından size yüklediği misyon, bakış açısı çok farklı. Bir olayın lideri olabilecek sorumluluğu alamayan insanların, değer yaratmaktan çok, vakitlerini söylenmekle geçirdiklerini ve asla işe yaramayan tutumlar sergilediğini çok kez gördüm. Neyse, etkinlik çok keyifli geçti. Benim için çok değerli, sonradan da görüşebileceğim insanlarla tanıştım. Valla ne yalan söyleyeyim, kendi performansımdan da pek memnun kaldım. İyi koordine ettiğimi düşünüyorum, mükemmele yakın, sorunsuz bir etkinlik geçirdik. Daha rahat olsam, daha iyi olabilirdi ama o da daha fazla tecrübe edindikçe gelişebilecek bir özelliktir deyip geçiyorum eylülden sonra hayatımın, KPDS, ALES, yeni ev, master araştırmaları, yeni dergi ve Rusça kursuyla geçen son 3 ayına. Yeni dergi ve Rusça kursu hariç, bu yılın en zevksiz kısmı bu aylar oldu sanırım. Dergimiz Madam Brownie, çok iddialı bir konseptle geliyor valla :) Girişimci bir arkadaşımın fikriydi bu dergi, 3 arkadaşını gaza getirdi, inandırdı ve dergi için onlarca yazıyı tamamladık, yapım aşamasında olan websitemizin tamamlanmasını bekliyoruz! Bu dergi sayesinde, daha önce denemediğim bambaşka bir işten keyif almaya başladığımı farkettim. "Yazarlık". Zaten sıklığı artan blog yazılarımdanda bunu farkedebilirsiniz;) Her ne kadar dergi ile uğraşmak, Rusça öğrenmek, hatta kursta ilerde iyi arkadaşlıklar kurabileceğimize inandığım kişilerle tanışmak, çok güzel yeni bir eve taşınmak ve "her an istediğimi yapabilme hakkım saklı" bir boşlukta yaşamama rağmen, geçiş dönemi sendromundan mütevellit pek tatsızım. Ama yine de güzel bir yıl oldu benim için 2009. Kendimi çok daha geliştirmiş, biraz daha bilgeleşmiş hissediyorum :) Artık yaptığım şeylerden daha fazla keyif alıyorum. Ha bir de; yıl boyunca, flört dönemleri, geleceği olmasa da hayatıma renk kattı, kendilerine sevgilerimi gönderiyorum :))

2010 dan beklediklerim ise;

Öncelikle istediğim yüksek lisans programına kabul edilmeyi,
İyi bir iş bulabilmeyi,
Beyaz atlı prensimin karşıma çıkmasını,
Rusça'yı ilerletip, yazın Rusya'ya gitmeyi,
Kendi evime taşınmayı,
Hayatımı değiştirmeyi,
Hayatımı renklendirecek, harika insanlarla tanışmayı,
Dansa geri dönmeyi,
İyi bir fotoğraf makinesi almayı,
Düzenli olarak spor yapabilmek için gerekli motivasyonun bana gelmesini,
veee en önemlisi
ailemle ve sevdiklerimle sağlıklı, mutlu, barış dolu bir yıl geçirmeyi diliyorum...

Biraz fazla mı oldu ne?!